Behice Boran [1910-1987]: “Taksim’e doğru yürüyecektik… Dinlene, dinlene…”
L. Gülden Treske
Behice Boran [1910-1987]:
“Taksim’e doğru yürüyecektik… Dinlene, dinlene…” [1]
Türkiye’nin Güneydoğu illerinde süregelen operasyon ve çatışmalar nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma yasakları, şiddet ve ölümlere karşı çıkarak barış ve çözüm isteyen akademisyenler, 11 Ocak 2016 tarihinde “Barış İçin Akademisyenler Bildirisi” adıyla bir metin yayımladı. Bildiriye çok sayıda akademisyen imza attı. Fakat bu bildiri hükümet çevrelerince tepkiyle karşılandı ve imza atan akademisyenler hakkında soruşturma ve gözaltılar başlatıldı.
Ülkemizde çeşitli “ilk”lerin kadını olan Behice Boran, bu günden neredeyse yetmiş yıl önce, siyasi görüşleri nedeniyle akademik hayatla ilişiği kesilen ilk kadındı. Boran, İstanbul Darülfünun’unda felsefe eğitimi görmüş, Amerikalı bir hocasının desteğiyle Michigan Üniversitesi’nde Sosyoloji dalında doktora yapmıştı. Dönüşünde doçent olarak Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi’ne atandı.
1945 yılında Behice Boran, Niyazi Berkes ve Pertev Naili Boratav’la birlikte DTCF’deki görevinden Milli Eğitim Bakanlığı emrine alındı. Ders vermeleri engellendi. DTCF’deki olaylar ve dekanlık yazısı üzerine, bakanlıkta Behice Boran hakkında soruşturma komisyonu kurulmuştu. Bakanlık, suçlamalarında ısrarlıydı. “Hükümetin umumi siyasetine aykırı” bir dergide [Görüşler] yazılar yazmıştı. Danıştay’a başvurdular. Danıştay, dergiye yazı yazmaktan başka bir suç olmadığı gerekçesiyle görevlerine iade kararı aldı. Bu karar bakanlığı çok kızdırmış ve karar Başbakanlığa bir şikâyet yazısıyla bildirilmişti. Bakanlık, Boran’ın siyasi görüşlerinin, öğrencilerin fikirleri için tehlike oluşturduğunda ısrarlıydı [2]. Boran, bu arada Türkiye Komünist Partisi’ne girerek “örgütlü bir komünist” olmuştu. Soruşturmalar, şikâyetler devam etti. Okuldan uzaklaştırılmalarına karşı yapılan gösterilerde olaylar çıktı, dersler iptal edildi. Önce idari kovuşturma yapıldı, arkasından da haklarında dava açıldı. Dava sonucu mahkûm oldularsa da, bir üst mahkemeye itiraz sonucu beraat ettiler. Ancak, kadroları iptal edilmişti ve üniversitedeki işlerine geri dönemediler. Akademik hayatla ilişkileri kesildi. O dönemde de, “komünistlik”le damgalanmış olmak hayatları altüst etmek için yeterliydi.
Behice Boran’ın ömrü davalar, mahkemeler, tutukluluklarla geçti. Üyesi olduğu TKP, Ankara’da kurduğu İlerici Demokrat Gençlik Derneği, Barışseverler Cemiyeti ve yazdığı yazılarla ilgili hakkında açılmış birçok dava vardı. Boran, kendi açıklamalarında, üniversiteden ayrılmak zorunda kalışının esas nedeninin Barışseverler Cemiyeti olduğunu söyler. Dernek, o sıralarda dünyadaki kutuplaşmaya, Amerika ve Sovyetler Birliği’nin atom bombası ve silahlanma yarışına bir karşı çıkış olarak ve “Barış” isteğiyle kurulmuştur. Başkanı da Behice Boran’dır. 1950 yılının Temmuz ayında dernek daha yeni kurulmuşken, Bakanlar Kurulu kararıyla Kore’ye asker gönderileceği açıklanır. Bu gelişmeler üzerine dernek tarafından Millet Meclisi’ne protesto telgrafı çekilir ve bir bildiri kaleme alınarak İstanbul’da sokaklarda dağıtılır. Bu bildiride “Kore nere?” diye sorulmaktadır. Bildiriyi dağıtanlar arasında bizzat Behice Boran da vardır. Hemen o gün Emniyet’te ifadesi alınarak, ertesi sabah evi aranır ve tevkif kararı çıkarılır. Askeri mahkemede yargılanarak “milli menfaatleri ihlal ettiği ve milli direnişi sarstığı” suçlamasıyla on beş ay hapis cezasına mahkûm olur. Bildiride iki nokta yargıçların dikkatini çekmiştir: “Kore savaşına Amerikan menfaatleri için katılındığı” ve “Hükümetin bu kararı Amerika’nın zoru ile verdiği”. Behice Boran bu davanın hayatındaki sonuçlarını “… kararın kesinleşmesinden sonra üniversite öğretim üyeliğinden ve devlet memuriyetinden ihraç edildim, doçentlik unvanım geri alındı” sözleri ile anlatacaktır. Ağır cezadan hüküm giydiği için devlet memurluğundan ihraç edilmiş ve doçentlik unvanı geri alınmıştır. 1953 yılında da Türkiye Komünist Partisi Davası nedeniyle tutuklanıp beş ay hapiste kalır. 12 Mart 1971 Muhtırası sonrası Nihat Erim’e muhtıra gönderen Behice Boran, 1971’in Mayısı’nda on beş yıl ağır hapis cezasına çarptırıldığında 61 yaşında, 12 Eylül gözaltılarından sonra siyasi mülteci olarak başka ülkelere gittiğindeyse 71 yaşında olacaktır.
Üniversite ve memuriyetten ihracı döneminde olaylar basına da yansımış, Anadolu Ajansı’nda çevirmen olan eşi Nevzat Hatko da olanlardan etkilenmiş, Behice Boran’la olan evliliği yüzünden işten çıkarılmıştır. İkisi de işsiz kalır. Aynı olaydan etkilenen bazı akademisyenler yurt dışına giderken, akademisyen olarak şansı olduğu halde Boran ve eşi gitmeyerek ülkede kalırlar. İstanbul’a taşınır ve bir çeviri bürosu açarak hayatlarını kazanmaya çalışırlar. Eşi Yunanca ve İngilizceden, kendisi de İngilizce ve Fransızcadan çeviriler yapar. Siyasi görüşlerinden vazgeçmeyen yapısıyla Boran, burada da mücadelesine ara vermemiştir. Defalarca mahkemelere gitmiş, tutuklanmış, tahliye olmuş, yine tutuklanmış, hayatı mücadeleyle geçmiştir.
Behice Boran 1962 yılında Türkiye İşçi Partisi’ne üye olur; 1965 yılında da Urfa’dan milletvekili seçilir. Şanlıurfa’nın ilk kadın vekilidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 25 Ocak 1967 tarihli 36. Birleşiminde, söz sırası gelen Türkiye İşçi Partisi Urfa Milletvekili Behice Hatko – Hatko eşinin soyadıdır – Boran, Oturum Başkanı tarafından kürsüye “Hatice Tatko Boran” diye çağırılınca, tartışmalar çıkmış, oturuma ara vermek zorunda kalınmış, Mehmet Ali Aybar iki birleşim Meclis’ten uzaklaştırılma cezası almıştır. Boran’a göre Meclis Başkanı bu “dil sürçmesini” alışkanlık haline getirir. Aradan sonra kürsüye gelen Behice Boran “… tarafsızlıktan yoksun, usulleri çiğneyen, Partime hakaret eden bir Başkan yönettiği sürece…” konuşmasını yapmayacağını, Başkan’ın kendisine “garazlı” davranışının ilk olmadığını belirterek diğer TİP milletvekili arkadaşlarıyla toplantıyı terk edecektir. [3]
Boran, parti içi ayrışmalardan sonra 1970 yılında Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanlığı’na seçilerek ilk kadın siyasi parti genel başkanı oldu. İç çekişmeler nedeniyle zayıflamış da olsa, parti esasen Anayasa Mahkemesi tarafından 1971 yılında oy birliğiyle kapatıldı ve liderleri on beş yıla varan hapis cezaları aldılar. Behice Boran 1974 yılındaki afla hapisten çıktı ve 1975 yılında partiyi yeniden kurdu.
1 Mayıs 1979 günü, İşçi Bayramı yasakları nedeniyle otuz saat sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, buna karşı çıkan tek grup ise Türkiye İşçi Partisi olmuştu. Partinin genel başkanı Behice Boran 69 yaşındaydı ve “1 Mayıs günü Taksim’de olacağız!” demişti. DİSK önünde buluşuldu ve Taksim yürüyüşü başladı. Yürüyüşe engel olmak isteyen polislerle karşılaşıldığında, Behice Boran başına yediği bir polis dipçiğiyle yere yıkıldı. Yaşı dolayısıyla polisler tarafından evine götürülmesi teklif edildiğinde bunu reddeden Boran, arkadaşlarıyla hâkim önüne çıktı. Sokağa çıkma yasağına uymamalarının nedenini soran hâkime “Taksim’e doğru yürüyecektik” dedi. Hâkim, “Merter neresi Taksim neresi, uzun yol, siz yaşlısınız, nasıl gidecektiniz?” diye sorunca da, “Dinlene, dinlene…” [4] diye cevap verdi.
1980 darbesiyle Behice Boran’ın partisi ikinci kez kapatılmıştı. Bir süre ev hapsinde tutulmuş, sağlık sorunları yaşamış, yurtdışına gitmişti. 1981 yılında vatandaşlıktan çıkarılan Boran, yurt dışında da siyasi çalışmalarını son nefesine kadar sürdürdü. Hayatının en karışık, en zorlu dönemlerinde bile terk etmeyi reddettiği ülkesinden ayrı kalarak, ömrünün son yıllarında bir siyasi mülteci olarak Belçika’da yaşadı, 77 yaşında öldü. [5]
Belirli siyasi görüş grupları dışında adı pek anılmasa da Behice Boran, bu ülkede “ilklerin kadınları”ndan biriydi. İlk sosyolog, siyasi görüşleri nedeniyle akademik hayattan kovulan ilk kadın, siyasi parti genel başkanlığı yapan ilk kadın, Avrupa Parlamentosu’ndaki ilk sosyalist Türkiyeli kadın milletvekili idi. O dönemdeki yasalara aykırı da olsa evlendikten sonra kendi soyadını taşımaya devam etti. Boran, Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in Komünizmle Mücadele Derneği’nin fahri başkanı olduğu bir dönemde, Urfa’nın ilk kadın milletvekili olarak Meclis’teydi ve Türkiye İşçi Partisi’nin aktif bir siyasetçisiydi. [6]
Behice Boran, sosyalist bir siyasi parti başkanıydı. Bazılarının gözünde uzlaşmaz tavrıyla partiyi bölendi. Basının gözündeyse bir “kızıl düşman”dı. Akademiyi terk etmek zorunda bırakılmış olsa da, değerli bir akademisyendi, Amerikan Sosyoloji Derneği’nin ilk Türkiyeli üyesiydi ve önemli dergilerde yazıları, kitapları çıkmıştı. 1940-41 yıllarında Manisa köylerinde, 1945 yılında bir dağ köyü ile ova köyü arasında karşılaştırmalı olarak yaptığı “Toplumsal Yapı Araştırmaları”nda kadınların sosyal ve ekonomik durumlarında nasıl ayrımcılığa uğradıklarına da dikkat çekmişti: “Kadının iktisadi hayata, istihsale iştirak ettiği cemiyetlerde kadının sosyal mevkii yüksektir, kadının ekonomide mühim bir mevkii tutmadığı cemiyetlerde ise düşüktür [şeklinde bir görüş var]. Hâlbuki iktisadi fonksiyonla sosyal mevki arasında bağ açıkça ortaya çıkmıyor. Kadının çok çalıştığı, kadın emeğinin kıymetli olduğu cemiyetlerde de sosyal mevkiinin düşük olduğu görülüyor. Bizdeki köy topluluklarında da vaziyet böyledir… Gerek ailede gerek cemiyette erkek hâkim durumdadır.” [7]
Behice Boran, yaptığı bilimsel araştırmalarda kadınların konumuyla ilgili saptamalarda bulunmuş olsa da, sorunun sömürü ile mücade edilerek çözüleceğine inanır, her şeye sınıfsal açıdan yaklaşırdı. Örgütlü mücadeleye inanır, kadınların sorunlarının çözümünü de bu tek mücadele ve örgüt içinde görürdü.
2010 yılında, Behice Boran’ın doğumunun yüzüncü yılında, 28 Temmuz 1950’den altmış yıl sonra, Boran’ın Kore Savaşı’na karşı barış bildirisi dağıttığı Eminönü’nde aynı yerde, yeniden barış bildirileri dağıtıldı. [8] Aynı gençler, 2013 yılında da Taksim’e gideceklerdi.
2016 yılında da Türkiye ve çeşitli ülkelerden yüzlerce akademisyen barış bildirisini imzaladı.
Behice Boran, parti ve etkinlik konuşmalarını sürekli “Selam olsun dünyanın ve Türkiye’nin aydınlık geleceğine” [9] sözleriyle bitirirdi.
Behice Boran, 1910 yılında Bursa’da doğduğunda günlerden 1 Mayıs’tı…
NOTLAR
[1] Yalçın, S. “Behice Boran 100 yaşında”. Hürriyet, 2 Mayıs 2010.
[2] Koçak, C. “Behice Boran’ı Üniversiteden önce Hasan Ali Yücel atmıştı”. Star Gazetesi, 19 Ekim 2013. [http://haber.stargazete.com/yazar/behice-borani-universiteden-once-hasan-ali-yucel-atmisti-/yazi-798580; erişim tarihi: 5 Ocak 2014].
[3] Çınar, M. Türk Parlamento Tarihi – TBMM-XIII. Dönem (1965-1969) II. Cilt. Ankara: TBMM Basımevi, 2012, s. 529-530.
[4] Yalçın, S. Yalçın, S. “Behice Boran 100 yaşında”. Hürriyet, 2 Mayıs 2010.
[5] Kavganın Ak Saçları Behice Boran. [http://www.behiceboran.org/; erişim tarihi: 6 Ocak 2014].
[6] Hür, A. Çok Partili Dönemin Öteki Tarihi II. Darbeli ve Çatışmalı Yıllar. İstanbul:Profil Yayınları, 2015, s. 80. Ek olarak belirtmek isterim ki; Behice Boran’dan ancak 42 yıl sonra, AKP’nin il vekil listesinin altıncı sırasında bulunan Çağla Aktemur Özyavuz, Urfa’nın ikinci kadın milletvekili olacaktır.
[7] Ünalan Altaş B. “Siyasette mücadeleci bir kadın figürü olarak Behice Boran”. [http://sendika9.org/2013/03/siyasette-mucadeleci-bir-kadin-figur-olarak-behice-boran-burcu-unalan-altas/]
[8] BİA Haber Merkezi. “Behice Boran Kore Savaşı’na Karşı Yeniden Galata Köprüsü’nde.” [http://www.bianet.org/bianet/bianet/123739-behice-boran-kore-savasina-karsi-yeniden-galata-koprusu-nde; erişim tarihi: 6 Ocak 2014].
[9] Yeldan, E. “Behice Boran 100 yaşında”. Cumhuriyet, 12 Mayıs 2010.