Neden Dans Edeyim Ki?
Burcu Şimşek
Sahnede bir grup kadın var kısa, uzun, topluca, zayıf, şişman, genç, orta yaşlı… İnanılmaz bir keyifle dans ediyorlar. Sahneye çıkıp yerleştiklerinde, henüz performans başlamadan önce, “ee dans okulunun büyükler için olan kısmı, n’apalım izleyeceğiz” diye düşünen bir salon dolusu insandan biriyim. Ne yazık bana ve önyargılarıma. Müzik önce salonu, sonra sahnedeki bedenleri sarmaya başlıyor. Ritm… Hareket… Ritm… Benim bedenime de ulaşıyor işte. Nihayet… İki ay boyunca tüm o hareketleri düşünüp, bu yazının başına oturmama sebep olacak kilidi açıyor. Bu yazıyı okuyan, dans eden kadınların çoğu içlerinden “ohoo sen nerdeydin bunca zamandır?” diyorlarsa haklılar. Ben nerdeydim bunca yılı yaşamımın? Kendimi, dertlerimi kelimelerle ifade etme peşindeydim. Ya bedenim? Onun kelimeler dışında anlatacak, kendini ritme, kendi istediği armoniye bırakma isteği? Nerelerde acaba? Dilediğince, düşüncelerden, yargılardan kopup, zaman ve mekân içinde kendine bir alan açma isteği… Kelimelerle ne kadar mümkün? Hareketin kendisi değil mi ihtiyacımız olan? Bunu yaparken belki de müzikle açılan kapıdan bedenle girmek artık? Eksik kalan, yeni devinimleri tetikleyecek olan? Politika için de aslında.
Dans… “Dans edemeyeceksem bu benim devrimim değil”. Emma Goldman’ı nasıl unuturum? Alix Kates Shulman’ın Dances with Feminists yazısında da hatırlattığı gibi, belki de Emma Goldman o sözleri asla o şekilde söylemedi ama hepimizin aklına kazınıverdi işte. Onun için sokakta dans etmeyi önemsedi feministler oldum olası ama hepimiz beceremedik, beceremiyoruz hala. Ya bedenimizin dans ile kendimize ve isyanımıza dair başkalarına anlatabilecekleri? “Benimle dans eder misin?“in İngiltere versiyonu “So you think you can dance” Sezon 8’de Sasha ve Melaine’nin özellikle District 78’in Game on ile sergiledikleri performans … Isadora Duncan’ın mirası… Yvonne Rainer’in dances of denial’ı (inkâr dansı)… Adını Melaine ve Sasha’nın performansları yüzünden öğrendiğim Sonya Tayeh ve koreografileri … Tahey kadınların bedenleri ile anlatacakları yeni anlatılara sadece profesyonel performanslarla fikir vermiyor. New York’ta bir toplum merkezinde verdiği derslerle sayısız bedene dans ile derdini anlatabileceğini kanıtlıyor.
Konuşmak, yazmak yetmiyor. Kesmiyor hiç birimizi. Bedenler hakkında konuşurken, bedenlerin devinimleri, “söylem olarak beden” e bakmaya ihtiyacımız var. Belki “kelimelerin yakalayamadıklarını dans yakalar” !