Bir Maziyi Çağırma Ritüeli Olarak Günlük Okuma

gunluk01

Eda Seras

Günlüklerim önümde… Ben maziyi böyle çağırırım, geçmişimi okuyarak. Çünkü maziyi çağırmanın sebeplerinden biri güçlenme ihtiyacıdır. Bir işi yapmaktan korktuğumuzda o işi bizden daha önce yapmış olan var mı diye bakarız. Varsa o zaman korkumuz biraz azalır, hatta yapan kişi bize benziyorsa korku neredeyse ortadan kalkar.

Ben de kendime güvenimi her kaybettiğimde, bir işe başlamakta sıkıntı çektiğimde, hayallerimi gerçekleştirmeye çalışma konusunda isteksiz davrandığımda (yani sık sık) eski günlüklerime başvururum. Ne aradığımı bilmesem de bir şeyler bulurum ve arkadaşlarımın söyledikleri cesaretlendirme sözlerinden, övgülerden, bana güvenen tüm kişilerden daha çok güçlendirir bulduğum şey. Bu bir söz de olsa olaya karşı bir tutumum da olsa, onu çoktan unutmuş olduğum halde bende bıraktığı iz dışında etkilendiğim çok şey olur. Ne de insanı en çok anlayan yine kendisidir… Ve nasıl ki bir filmi ya da kitabı aradan zaman geçtikten sonra tekrar izleyince ya da okuyunca farklı şekilde yorumlar, yeni şeyler fark edersiniz, kendi günlüğümü de her yeni okuyuşumda kendim hakkında farklı şeyler fark ederim (özellikle psikanaliz kitapları sonrasında).

Mesela günlüğümü açıyorum ve 10 yaşında yazmış olduğum sıradan günlük rutinimi okuyorum. Yarın sınav var ders çalışmam lazım, bugün de çok sıkıcıydı, insanlarla anlaşamıyorum vs… Ama nasıl şaşırıyorum! Tanrım ne kadar da aynı şimdiki gibiyim! İnsan nedense sonradan kendi olduğunu ve başına gelen şeylerin kişiliğini çok değiştirdiğini düşünür hep. Oysaki değişen sadece düşünceleri oluyor, olaylara karşı takındığı tutum ise zannettiğinin tersine hep aynı. Bu sanırım öz denilen hani o hiç değişmeyen şey. Ben de hep güvensizlikle yaklaşırım psikoloji kitaplarına, sorgulayarak ve kuramlarını kendi hayatımda deneme yoluyla test ederek. Bu öz meselesini de geçici olarak kabul ediyorum. Belki ileride kişiliğimi aynı kalmış bulamazsam o zaman öz denen şeyin varlığını inkâr edebilirim.

Aradan geçen yedi defterlik yaşam süreci boyunca değişen bir sürü fikre rağmen, iç sesimi bir başka deyişle içimdeki çocuğu böyle koruduğumu görmek beni güçlendiriyor. İçimdeki sesin özgünlüğünü seviyorum. Yeniden kendimi seviyor ve atlattığım şeylere bakıp şu an içinde bulunduğum zor durumla baş edebileceğimden emin oluyorum. Varoluş sancısının en yoğun hissedildiği ergenliğimdeki korkunç yürek acılarından nasıl kurtulduysam şu an içinde bulunduğum (kaynağı varoluş olan) acılardan da öyle kurtulacağım. Tüm maddi sıkıntıları çözmek zorunda kaldığım zaman çok şaşırtıcı bir biçimde çözdüğüme göre ileride çekeceğim maddi sıkıntılardan korkmam için hiçbir neden yok. Manevi sıkıntıları da okuyarak, yazarak ve korkularımın üzerine giderek çözeceğim. Eskiden kalbimi ağrıtan acılarım şimdi bana komik geldiğine göre şu an önemsediğim acılarım da ileride benim için çocuk oyuncağı olacak. Öğrenmek istediğim şeyleri öğrenecek ve sorduğum soruların cevabını bulacağım. Önemli olan soru sormaktan ve öğrenmek istemekten vazgeçmemek.

İşte böylece, birisinin okuma korkusundan çoğu şeyi yazmasanız bile günlük ihtiyacınız olduğunda yeniden depolamak üzere bir özgüven deposudur. Tabi korkularının üzerine giden, insanlıktan umudunuzu kesseniz de iyi olmaya çalışan biriyseniz… Belki böyle olmasanız da işe yarar, kendi tecrübemden yola çıktığım için genelleme yapamayacağım.

Günlük okurken kendimi yeniden gördüğüm gibi hayatımda olan insanları da geçmişteki halleriyle görüyorum. Bu sayede şimdi unutmuş olsam da yaptıklarının bende bıraktıkları zararlarını fark ediyorum. Böylece o zamanlar insan doğası hakkındaki eksik bilgimden dolayı yanlış yorumladığım şeyleri şimdi daha doğru olduğunu bildiğim biçimde yorumlayarak onların kötü etkisinden kurtulmayı başarabiliyorum. Virginia Woolf’un Yazılmamış Bir Roman adlı hikâyesinde dediği gibi “ …çünkü bir neden varsa ve ben bu nedeni biliyorsam izler yaşamdan silinmiş oluyordu(1).”

Velhasıl, kendini tanımanın ve iyileştirmenin yollarından biri olarak günlük tutmayı hepinize tavsiye ederim. Hafife almayın ve ne kadar sıkıcı da gözükse gözünüze, gününüzü yazmaktan vazgeçmeyin. Çünkü o satırlar sizin geleceğe bıraktığınız ekmek kırıntıları. Ben “iyi ki yazmışım” dedim, umuyorum ki siz de dersiniz…


 

(1) “Pazartesi ya da Salı, Virginia Woolf, Notos Yayınları.”

Share Button