Jane Jacobs

jane 2

Jane Jacobs (4 Mayıs 1916-25 Nisan 2006)

L. Gülden Treske

Jane Jacobs, Amerika’da, McCarthy döneminde, cadı avına çıkıldığı yıllarda kamuda çalıştığı için politik görüşleri hakkında iki kez sorguya çekildi. Sorguda, ideolojisi olmadığını, prensipleri ile hareket ettiğini, bir yurttaş olarak da ilk ve en önemli endişesinin, fikir ve görüşlerini tüm açıklığı ile ifade edip edemeyeceği olduğunu söyledi.

Son kitabı, Dark Age Ahead (Kara Günler Yakında, 2004) yayınlandığında, Jane Jacobs seksen sekiz yaşındaydı. Doksan yaşında felçten ölümüne iki yıl vardı. 1916 yılında, Amerika’da Pennsylvania, Scranton’da doğmuş, iki dünya savaşı ve yirminci yüzyılın bütün mühendislik ve teknoloji harikalarını görmüştü. Doğduğu şehri bırakıp Büyük Buhran yıllarında New York’a geldiğinde, iş arayan lise mezunu bir genç kadındı. Daha sonra bu yılları için, hayatımın en zor dönemi diyecekti. Farklı farklı işlerde çalıştı, dergilere yazılar yazdı. Okul yıllarında kötü bir öğrenciydi ve derslerini hiç sevmedi. New York’da bu kez kendi isteği ile Colombia Üniversitesi General Studies’den ilgisini çeken her konuda dersler aldı; antropoloji, kimya, coğrafya, siyaset bilimi, zooloji gibi dersler en favori dersleriydi ve notları hep yüksek oldu. Bir dönem kamuda çalıştı, aktivistliği ve sendika üyeliği yüzünden komünist avındaki McCarthy’lerce sorgulandı. Amiri tarafından, “tam bir arıza çıkarıcı” olarak tanımlanmıştı. Sırf Sibirya’yı merak ettiği için Sovyetler Birliği’ne gitmek istiyordu ama vize başvuruları reddedildi.

Colombia Üniversitesi’nden iki yıl boyunca aldığı giriş düzeyindeki dersler, onu şehir plancısı ya da üniversite mezunu yapmadı ama 1961 yılında yayınladığı “The Death and Life of Great American Cities” (Büyük Amerikan Şehirlerinin Ölümü ve Yaşamı) kitabıyla şehircilik anlayışına bambaşka boyutlar, terminolojiye yeni tanımlar ekledi. Kitabı bazılarını çok kızdırdı, öte yandan çok da ses getirdi. Düşünceleri yeni, ana akım planlama eğilimlerine karşı ve tabii ki azınlıktaydı. Jane’e göre, şehir yaşayanlarına aitti ve onlarla birlikte canlıydı. Şehir planlaması, sadece mühendislik ve ekonomi anlayışıyla yürütülmek için çok derinlikli, çok katmanlı bir yapıydı. Sorunlar, arabalara yollar yapılarak çözülemezdi. Ölçeği insan olmalıydı. Canlıydı, “kaldırımların gözleri” sakinlerini korurdu. Şehirler, o şehirde yaşamayan, kaldırımlarında bir kere bile yürümemiş yöneticilerin aldığı kararlarla şekilleniyordu. Yaşayanların katılımının olmadığı bir planlamayla, adaletli bir paylaşım olamazdı. Herkesin bir “şehir hakkı” vardı.

jane 1

Fotoğraf: Fred W. McDarrah

Jane’e göre, bir şehrin kaldırımları gözlemlenerek, dünyanın ekonomik işleyişi çözülebilirdi. Onun için şehir, çeşitliliğin değerli olduğu, farklılıkların temas yeri, arabalar için değil insanlar için yapılmış bir yerdi. Ticari merkezler, otoyollar, alt geçitler ve tepeleme konut blokları demek değildi. Görüşleri, “bir ev kadınının penceresinden bakarak edindiği görüşler” olarak cinsiyetçi eleştirilerle de karşılaştı. Bir üniversite derecesinin olmayışı da sürekli hatırlatıldı. Zaten şehir plancıları arasında kadınlar yok denecek kadar azdı. O kim oluyordu ki dev ticaret baronlarına, meşhur planlamacılara ve iktidar elitinin çıkarlarına karşı fikirler geliştiriyordu?

Doğada her tür değişim, dönüşüm ve gelişmeler yaşamı beslemek içindir. Modernizmin ve ekonominin şekillendirdiği şehirlerimiz, bu sistemin neresine düşüyor, içindeki insan ve doğa nereye düşüyor? İçinde yaşayanlar şehirlerle birlikte hayatiyetlerini kaybediyor. Karşılıklı olarak beslemiyor, beslenemiyor, doğal döngüsünden çıkıyor, materyal malzeme gibi insanlar da şehrin kolayca gözden çıkarılabilen bir parçası haline geliyor.

Jane, şehre sıradan bir şehir insanı gözüyle baktı. Yaklaşımları tepeden bakma değil hep “göz hizası”ndandı.

17 yaşında doğduğu şehir Scranton’da, bir gazetede kadın sayfası editörü olarak “yazma” kariyeri başlayan Jane, hayatını hep gazeteci, editör ve yazar olarak kazandı. Çeşitli işlerde çalıştı. Bir mimarla evlendi, üç çocuğu oldu. Greenwich Village’de aldıkları evde yaşadılar. Şehrin çeşitliliğinden kaçıp steril banliyölere sığınmaya hep karşı çıktı. Evinin arkasını bahçe yaptı. 1952 yılında New York’ta Time grubuna ait Architectural Forum dergisinin editörü oldu. Başarılıydı. 1954 yılında dergisi tarafından Philadelphia şehrinde bir yenileştirme projesi hakkında yazmak üzere gönderildi. Projenin başarısını öven bir yazı bekleniyordu. Ancak Jane projeyi beğenmedi ve projeden olumsuz etkilenen Afrikalı Amerikalılara dikkat çekerek projeyi eleştirdi. Yazısı patronlarını çok mutlu etmedi ama gene de yayınlandı. 1955 yılında Harvard Üniversitesi’nde Doğu Harlem iyileştirme projesi hakkında bir konuşma yaptı. Konuşması olumlu karşılandı, ancak artık gayrimenkul zenginleri, şehir rantçıları ve ana akım planlamacılarına bir tehdit olarak görülüyordu.

Fortune dergisinde yazdığı bir yazı bazılarınca “kim bu deli kadın?” diye karşılansa da Rockefeller Vakfı’nın dikkatini çekti ve şehircilik konusunda araştırıp, fikirler geliştirmesi için bir burs kazandı. Bu bursla da işinden izin alıp üç yıl araştırmaları ve kitabı üzerine çalıştı. Kitabını yazmak için izin aldığının ilk yılında, New York Times da yazdığı kitap ile ilgili bir röportaj yayınlandı. Röportajda, “… Architectural Forum’un editörlerinden Jane Jacobs şehir plancılığı konusunda bir kitap yazıyor” deniliyor ve görüşlerine yer veriliyordu. Şehrin yeniden yapılanmasının ve ticari alanların tekelci bir şekilde öncelikli bir gruba devredildiğini, kentsel dönüşümün rantsal dönüşüm olacağını söylüyor ve kentsel değişim planlarını şiddetle eleştiriyordu. En yakın iş arkadaşları bile fikirlerinden heyecan duymakla birlikte, kentsel dönüşüm işini onun gibi “siyah/beyaz” görmediklerini söyleyeceklerdi. Jane’nin bu görüşleri, Time basın grubunun büyük patronlarınca da pek onaylanacak görüşler değildi. Jane, bu nedenle kitabı için dergi ile bağlarını hiç kullanmadı, kitabında ve kitap için yazılan özgeçmişinde dergide çalışırken yazdıklarına, katıldığı konferans ve forumlara, çalışmalarına hiç yer vermedi. Kitap çıktığında, yazarı Jane Jacobs tanımayanlar için, “… penceresinden kaldırım balesini seyreden bir ev kadınıydı”. Kitabı ve görüşleri bugün için bile hâlâ radikal ve geçerli ama başta şehir plancıları olmak üzere, bir çok ateşli yorum aldı, birçoklarına göre de artık haddini aşmıştı. Oysa ilerde New York ve Toronto şehirleri, yaşadıkları şehre katkıları olanlara Jane Jacobs anısına ödül verecekti.

Şehirle yakın ilişkisi, sokak sokak iş aradığı yıllarda başlamış, daha sonra oturduğu semtin orta yerinden geçen bir otoyol projesine karşı dönemin en güçlü lobileri, rant odakları ile güçlü bir mücadeleye başlamış, hapse bile girmişti. 1950 ve 60’lı yıllarda, yaşadığı semt Greenwich Village’in ortasından otoyol projesi planlanıyordu. Ciddi bir direniş örgütlendi ve proje durduruldu. Daha sonra 1962, 1965 ve 1968 yıllarında proje tekrar gündeme geldi. 1968 yılındaki gösteriler sırasında Jane, düzene karşı gelmek, kamu düzenini bozmak gibi iddialarla suçlandı. Hapis yattı, uzun süre mahkemelere gidip gelmek zorunda kaldı. Jane, World Trade Center inşasını da, Manhattan kıyı şeridi için bir felaket olarak nitelemişti.

1968 yılındaki tutuklanmasından sonra ailesiyle Toronto’ya yerleşti. Hem New York şehrine karşı mücadeleden yorulmuş, hem de askerlik çağındaki iki oğlunun Vietnam’a, inanmadıkları bir savaşa gitmesini istememişti. Kanada’da da şehircilik konusunda yerel halkın girişimlerine önderlik etti. Şehirleşme adı altında yapılan, özellikle de dev otoyollara, yapılaşmalara karşı çıktı. İki kez tutuklandı.

Hem aktivist, hem yazar olarak ömrünü kadınlara eşit ücret, sendika hakkı, Vietnam savaşı, ağırlıklı olarak da şehircilik, ekonomi ve sosyal sorunlar hakkında çalışarak, yazarak ve eylemlerle geçirdi. Şehircilik ve ekonomi alanında yaptığı katkıları ve fikirlerinin yanı sıra, Jane Jacobs’un en büyük mirası, sıradan insanların da yaşadıkları yere sahip çıkma ve bir söz hakkı olduğunu göstermesi oldu. Gelişime, ilerlemeye karşı olmadığını, şehirde yaşayan herkesin bir “şehir hakkı” olduğunu anlatmaya çalıştı. Şehir ve semt sakinlerinin söz ve katılım hakkını savundu.

Bugün “Kentsel Dönüşüm” ucubesiyle her köşesi tehdit altında olan şehirlerimiz, yollar için “temizlenen” ormanlarımız, madenler için kesilen zeytinlerimiz ve oralarda yaşayanların mücadelesinde Jane Jacobs, 1916 yılında doğmuş bir öncüydü. Şehir planlama ve şehir insanı hakkında zamanı için çok yeni şeyler söyleyen kitabı, 1961 yılında basıldıktan elli yıl sonra İstanbul, Sulukule’de Tarlabaşı halkı mahallelerinden tahliye edildi. Mülksüzleştirildi, yabancılaştırıldı. Dönüşümle “mutenalaşan” eski semtlerine, sınıfsal olarak da artık çok uzaklar ve zaten artık Sulukule de yok. Büyük şehirlerde kaldırımların gözleri de artık yok. Onların yerini her köşede kameralar aldı. Şehir artık dost olmayan gözlerin kontrolüne girdi.

Jane’in ünlü kitabı, yazıldığından elli yıl sonra Türkçe’ye çevrildi. Yine de, tam vaktinde yetiştiğini umalım.

Okuyanlar, okumayanlara anlatır belki…

 

KAYNAKÇA

Jacobs, J. (1991, Vintage Books Edition). The Death and Life of Great American Cities. New York: Vintage Books a Division of Random House.

Jacobs, J. (1996). Edge of Empire. New York: Routledge.

Laurence, P. L. (March 2007). Jane Jacobs Before Death and Life. Journal of the Society of Architectural Historians, Vol 66, No.1 (March 2007) s. 5-15. University of of California Press.
http://www.jstor.org/stable/10.1525/jsah.2007.66.1.5 (03/09/2015)

Türkün, A. (der.) (2014). Mülk, Mahal, İnsan İstanbul’da Kentsel Dönüşüm. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Share Button