Beden, Bakım, Estetik ve Performans

Aslı Çoban

Bir gün spor salonunun soyunma odasında diğer birkaç kadına göğüslerini gösteren 20li yaşlarında bir kız gördüm. Tereddütle içeri girip giyinmeye koyuldum. Kız göğüslerini “yaptırmıştı” ve diğer kadınları bu operasyon konusunda bilgilendiriyordu. Derken 30lu yaşlarındaki kadınlardan biri pantolonunu çözdü ve karın yağlarını özelliksiz, konuşma akışında hiçbir değişiklik yaratmayan sıradan bir diğer ifade gibi, avuçlayıp çekti ve bunlara ne yapılabileceğini sordu. Gevşemişlerdi. Sanki mutlak dolaplarının kapaklarında dökülen boyalar vardı da kadın çekmiş onları gösteriyordu.

Güzellik meselesi bağlamında, bedenlerin plastik olma hallerinin, estetik ameliyatlar ile diğer müdahalelere kıyasla (egzersiz, diyet ve kozmetik) çok çok yükselmiş olduğu bir vakıa. Güzellik arayışına yönelik bu hızlı ve kolay alternatif, giderek yaygınlaşıyor. Estetik cerrahi endüstrisi gelişiyor, estetik operasyonu olumlayan söylem yayılıyor ve kadınların ilgisi de artıyor. Peki feminist politika, estetik amaçlı cerrahi müdahaleye nasıl yaklaşabilir?

Elbette, estetik ameliyatlarla ilgili olarak beden/iktidar/piyasa eksenlerinde yürütülebilecek pek çok tartışma var. Ama benim ilgimi çeken, beden bakımına yönelik, özellikle genç ve orta yaş grubu kadınlarda yükselen ilgiye eklenmeye çalışan “estetik operasyon” alternatifine yaklaşımın artık, Ajda’dan bahisle “her yerini yaptırdı canım” tasavvurunu çoktan geride bırakmış olması. Bir anlamda, beden bakımının olumlanabilir bir mertebesi ve devamı olarak görülmeye başlanması tehlikesi.

Artan Erişilebilirlik

Estetik ameliyatlar dikkate alındığında, beden ve yüzün değiştirme/güzelleştirme açısından limitleri artık çok esnek; görünüme ait değişim süreçleri, yaşam biçimi ve yaşlanma gibi doğal süreçlerden önemli düzeyde kopartılabilir. Tabii eğer, sınıfsal ve kültürel olarak sermayeniz bu estetik ameliyat kaynağına erişmenizi mümkün kılıyorsa. Ancak öyle gözüküyor ki, bu imkan da hizmet vericilerin yaygınlaşması ve hizmetlerin ucuzlaması ile giderek artıyor.

Estetik operasyonlar yaygınlaşıyor. Peki, estetik ameliyatların özellikle genç kadınlar arasında yaygınlaşmasının, kadınlar arasındaki sınıfsal fark ve farkın gösterimiyle nasıl bir ilişkisi var? Öncelikle, sadece gözlemlerime ve medya araştırmama dayalı olarak şunu iddia etmek istiyorum: Estetik ameliyatlara en sık başvuranlar, üst sınıf kadınlar değil, aksine orta ve alt sınıfa mensup olanlar. Bu grup, en kapsamlı ve en majör operasyonlara (implantlar, liposuction ve dolgu gibi) en sık başvuranlar. Hatta “sahte doktor eline düştü, güzelleşeyim derken sakatlandı”, “kendine yağ enjekte etmeye kalktı, yaralandı” gibi haberler hatırlanacak olursa giderek daha alt sınıfın ilgi ve arayışına konu olan bir alandan bahsediyoruz. Paralelinde gelişen, henüz ufak ufak uç vermekte olan diğer eğilim ise, daha minör operasyonlara (botox gibi) başvurma eğiliminde olan üst sınıf kadınların, kendilerini tüm dünyada, incelikleri, küçük kalça ve göğüsleri, sağlıklı beslenme ve egzersiz ile geliştirilmiş “doğal” güzellikleri ile orta sınıf “implantlı” kadınlardan ayırma arzusu. Bu bakımdan, yakın gelecekte, kadın güzelliği konusundaki popüler anlayışın, birkaç takla daha atarak çelişkili bir çeşitlilik sergilediğine tanık olacağız gibi. Ancak konu o ki, estetik operasyon giderek lüks olmaktan çıkan bir harcama alanı. Daha lüks olan, iyi beslenme, düzenli bir spor hayatı, kozmetikler. Kadınları güzelleştirmek açısından bunlara alternatif olabileceğini iddia eden estetik operasyonlar, giderek daha ucuz bulunacaklar. Estetik operasyonlar da, bu trend ile ilişkili olarak sınıfsal farklılığın ifadesinde değişen bir yere oturacak. Daha da önemlisi, estetik cerrahi, orta sınıfın harcama alanına doğru ucuzladıkça, estetik operasyonları pazarlayan söylemin genişleyip alan kazanacak ve popülerleşecek olması. Kadın, güzellik ve bakım üzerine popüler tartışmalarda daha sağlam bir yer edinip, eylem ve söylem alanını artıracak olması.

Bakım ve Egzersiz Alanına Eklenme Eğilimi

Bilmiyorum farkında mısınız, güzellik salonlarında, spor salonlarında, spor/trekking gruplarında, diyetisyen salonlarında, kuaförlerde, dişçilerde, vesselam kadınların beden güzellik/bakımı için gittikleri her yerde kıyasıya tartışmalar dönüyor. Kadınlar, beden performans/görünümüne yönelik müdahalelerin ne için ve hangi araçlarla yapılması gerektiğini tartışıp duruyorlar. Spor salonlarında, spor, zayıflamak/güzelleşmek için mi, güçlenmek için mi, bir kendine özen/bakım deneyimi olarak mı, sağlık için mi yapılıyor/yapılmalı tartışmaları var. Kozmetik ve plastik müdahalelerin kabul edilebilir olup olmadığı uzun uzun değerlendiriliyor. Kimisi küçük göğüslerin ve şişirilmemiş küçük kalçaların savunusunu yapıp sadece güzelleşmek için vücudunu implant ve yağ transferleri ile hareket edemez hale getirmeyeceğini anlatıyor. Bir diğeri, öyle mutlu olduktan ve yapabildikten sonra kadınların diledikleri operasyonu geçirebileceğini söylüyor. Derken aynı kadınlar güzellik salonlarına geçiyorlar ve burada küçük iğnelerle selülitlerini gidermek için deri altı enjeksiyon olurken plastik ameliyatları kabul edemeyeceklerini, o çileyi çekemeyeceklerini, bu kadarının insanın kendisine eziyet olduğunu anlatıyorlar. Bir diğeri, asıl eziyetin bitmeyen spor ve güzellik salonu seansları olduğunu iddia ediyor. Dişler yapılırken birisi, 40 yaşı hedef koyduğunu söyleyerek, “40’tan sonra” yaptıracağı ameliyatları saymaya başlıyor ki, başka bir kadın “hala vakit varken” sağlıklı şekilde spora neden başlamadığını soruyor. Kadınlara özgü bloglarda ise, vücudun ve yüzün her bir parçası, her diyet ve beslenme biçimi ve her estetik ve/ya cerrahi işlem için ayrı başlıklar açılıp sayflar dolduruluyor. Buralarda da, sağlık söylemi, kişisel bakım/özen söylemi, güzellik söylemi, sportif güçlenme söylemi birbirlerine karışıyor ve bazen ittifaklar da kurarak birbirleri ile mücadele ediyor.

Kadınlar, bedenleri ve yüzleri için bir şeyler yapmak istiyorlar. Bunu zayıflamak, güzelleşmek, sağlıklı olmak, kendilerine bakma doyumu yaşamak, fiziksel olarak güçlenmek gibi pek çok sebeple istiyorlar. Ama bir ölçü koymak sıkıntısı olduğu kesin. Neleri kabul edebiliriz neleri edemeyiz, hangi yaşta ederiz hangisinde olmaz, hangi motivasyonlar daha kabul edilebilir, hangileri sorunlu, tartışıp duruyoruz. Bu arada da, konuştuğum bazı “beğenilen” plastik cerrahlar, bana genç ve orta yaşlı kadınların plastik cerrahiye ilgilerinin daha ileri yaşlarda olanlardan fazla olduğunu ve artmakta olduğunu söylüyorlar. Plastik cerrahiye daha kolay ulaşan, daha kalabalık bir genç kadın kuşağı geliyor ve ben plastik cerrahi müdahalelerin diğer bakım/güzellik amaçlı çabalardan önemli bir düzeyde farklı olduğunu düşünüyorum.

Estetik Operasyon, Egzersiz, Diyet ve Bakım Alanına Ait Değil

Estetik ya da plastik dediğimiz ameliyatlar, beden bakım ve değiştirilmesine ilişkin diyet, bakım, egzersiz, spor, kozmetik gibi müdahalelerden, artık bir “doğallık vurgusu” barındırmaması ile ayrışıyor. Burada, iyi beslenmek ve spor yapmak gibi, bedenin doğal süreçlerinin iyileştirilmesinden bahsedilemez. Ne de kozmetik ile doğallığa müdahale edilmeksizin sadece görünümün güzelleştirilmesi söz konusudur. Göğüse veya kalçaya koyulan implantlar, yapılan yanaklar ve çekilen yağlar, dolgular, yüzünüzü ya da vücudunuzun bir bölümünü “yapma” kılacaktır. Bu doğallıktan uzaklaşma, “plastikleşme”, sadece günlük konuşmalarımızda geçen bir “yaptırmış” olmak hali değil. Kişinin, bedenini, bütün ve içinde benlik duygusunun da kök saldığı otantik bir deneyim olarak algılayamaması ve yaşayamaması ile ilgili.

Estetik ameliyatlarda, bedenin görünmeyen “içi”, çeşitli “komplikasyonlar” pahasına müdahaleye konu olur ve görünür kısmı, güzelleştirilir. Sıradan beden bakım deneyimlerindeki gibi, “doğa olarak beden” ve doğayla bir ilişki, ona bir katılım olarak bedenin çalıştırılması/geliştirilmesi söz konusu değildir. Bunun yerine, beden, içi ve görünümü (dışı) olarak katlara ayrılır. Vücudun içi, hormonlar, organlar, kemikler ve genel olarak anatomi bir “sınır” olarak ortaya çıkar; dışı ise bir “imkan”. Sınırlar zorlanarak imkanlar artırılır. Vücudun organik bütünlüğünü yitirdiği bu beden ekonomisi, bedenin medyalarda akan diğer beden imajları ile tam anlamda kaynaşması ve “görünüm”leşmesini, biraz daha ilerlersek bireysel/benliksel/otantik eşsizliğinden/kendindeliğinden kurtulup karşılaştırma, fiyatlama ve değişime imkan kazanmasını sağlar. Kişinin bedeni ile ilişkisi de önemli ölçüde bu medya imajlarından dolaylanır, performatif derinliği (edimler içerisindeki özduygusu) zayıflar.

Ayrıca, dikkat edilirse, estetik operasyonlar, bir disiplinli faaliyet ve bakım alanı tanımlamazlar. “Düzenli spor yapmak”, “diyetine dikkat etmek”, “bakımını yaptırmak” türü vücutla düzenli/disiplinli bir özen ilişkisi kurulmasını gerektirmezler. Vücudu ile kişinin ilişkisinin plastikleşmesinin bir diğer boyutu, vücutla kurulan uzun süreli, bakım ve disiplin deneyiminin yerine bir “işlem” koyulmasından kaynaklanır. Ek olarak, estetik ameliyatların pek çoğu, kişinin ameliyat sonrası hareketlerini kısıtlar, sporun yerine çok küçük ölçekli ve kısa süreli egzersizleri teşvik eder. Sonuçların sağlıklı olması ve komplikasyonların engellenmesi için, vücudun durdurulması gerekir. Zaten, implantlar, liposuction ve dolgu gibi güzellik amaçlı plastik cerrahi işlemlerin çoğu, vücudun hareketleri, egzersiz ve spor ile uyumlu olmayan bir beden ortaya çıkarırlar. Bir nevi, Viktoryen dönemdeki soluk ve gelişmemiş bedenlerin korseler içerisine kapatılarak durdurulması gibi, bu operasyonlar da, ince(ltilmiş) ama kalça ve göğüsleri orantısızca büyümüş, yüz kasları dondurulmuş, dudakları ve yanakları doldurulmuş bir beden ile ifade ve hareketlere sınır getirir ve onu durdurur.

İfade ve hareketlerini (edimsel bedenlerini) kesintiye uğratan bu genç kadınların bedenlerinin durdurulması, estetik operasyon furyasına karşı, feminist politika açısından itiraz edilmesi gereken ilk nokta. Bu bakımdan, estetik operasyonlarla kadın bedeninin plastikleşmesini, erkek egemen güzellik kültü ve piyasalaşmış güzellik endüstrisinin hayatımızdaki bütün diğer ifadelerinden (egzersiz, diyet, kozmetik, saç baş, diş yaptırma, epilasyon…vb.) ayırmamız büyük önem taşıyor. Hep bir torbaya koymaya alıştığımız bu güzellik amaçlı faaliyetlerin, nereye kadar başka bedensel uğraşılarla da birleşebilen (özen, bakım, sağlık, güçlenme..vb.), güçlendirici de olabilecek bir alanda gerçekleştiğini ve ne kadar bedenin otantik bütünlüğünün kaybı ve görünümleşme/imajlaşma ile durdurulmasına yol açtığını tespit etmemiz kritik. Eğer estetik operasyonların, bedenin bakımı, estetik gelişimi ve performansı alanının doğal bir devamı olduğunu düşünme hatasına biz de düşersek, tam da diyet, egzersiz, bakım gibi kadının bedeni ile düzenli ve olumlu ilişki kurmasına elverecek faaliyetlerin hayatımızdaki zengin anlamlarını tavsatıp, “hepsi, sadece güzel görünmek için” diyen erkek sesiyle, dahası plastik cerrah sesiyle konuşmuş olmaz mıyız? Tam da başımıza örülmek istenen çorap zaten buyken.

Başka bir şekilde söylemek gerekirse, medyada akan beden görüntülerinin bombardımanı altında, gelişen, yaşlanan, kilo alan, veren, yorulan, sağlığını kaybedebilen, görünen ve çalışan, yıkanan, temizlenen, giyinen, halihazırda “sürekli değişen” bedenlerimiz karşısında, egemen güzellik kültüyle şöyle ya da böyle ilişkilenen ya da piyasa ile alışverişi olan her türlü bakım faaliyeti ve disiplinli meşguliyete karşı, yusyuvarlak bir laf edip, “bedenini sev” dememiz yeterli değil. Buradaki, yoruma bağlı olarak okunabilecek altsöylem, “varolan” bedeni “doğal” kabul edip ve varolanı/doğalı pasifçe kabul etmeyi sevgi ve özgüvenle özdeşleştirerek, kifayetsizliğe varabilir. Beden yaşayan yanımızdır, aktiftir; kültür de -bakım ve performans- onun için doğal bir yaşamdır. Bedene yönelik sevginin de performatif bir şekilde yaşanıp geliştirilebildiği çok açık. Birçok kadın da, spor ve güzellik salonlarında “kendileri için bir şey yapmak”tan duydukları mutluluğu bir yerde mutlaka dile getiriyorlar. Belki de, bedenden duyulan mutluluğun gelişip serpildiği bedensel performans/faaliyet alanlarını erkek egemen bakışa teslim olmayan yerler olarak geliştirmeye dikkatimizi yoğunlaştırmamız gerekiyor.

Bir gün spor salonunun soyunma odasında diğer birkaç kadına göğüslerini gösteren 20li yaşlarında bir kız gördüm. Tereddütle içeri girip giyinmeye koyuldum. Kız göğüslerini “yaptırmıştı” ve diğer kadınları bu operasyon konusunda bilgilendiriyordu. Derken 30lu yaşlarındaki kadınlardan biri pantolonunu çözdü ve karın yağlarını özelliksiz, konuşma akışında hiçbir değişiklik yaratmayan sıradan bir diğer ifade gibi, avuçlayıp çekti ve bunlara ne yapılabileceğini sordu. Gevşemişlerdi. Sanki mutlak dolaplarının kapaklarında dökülen boyalar vardı da kadın çekmiş onları gösteriyordu.

Güzellik meselesi bağlamında, bedenlerin plastik olma hallerinin, estetik ameliyatlar ile diğer müdahalelere kıyasla (egzersiz, diyet ve kozmetik) çok çok yükselmiş olduğu bir vakıa. Güzellik arayışına yönelik bu hızlı ve kolay alternatif, giderek yaygınlaşıyor. Estetik cerrahi endüstrisi gelişiyor, estetik operasyonu olumlayan söylem yayılıyor ve kadınların ilgisi de artıyor. Peki feminist politika, estetik amaçlı cerrahi müdahaleye nasıl yaklaşabilir?

Elbette, estetik ameliyatlarla ilgili olarak beden/iktidar/piyasa eksenlerinde yürütülebilecek pek çok tartışma var. Ama benim ilgimi çeken, beden bakımına yönelik, özellikle genç ve orta yaş grubu kadınlarda yükselen ilgiye eklenmeye çalışan “estetik operasyon” alternatifine yaklaşımın artık, Ajda’dan bahisle “her yerini yaptırdı canım” tasavvurunu çoktan geride bırakmış olması. Bir anlamda, beden bakımının olumlanabilir bir mertebesi ve devamı olarak görülmeye başlanması tehlikesi.

Artan Erişilebilirlik

Estetik ameliyatlar dikkate alındığında, beden ve yüzün değiştirme/güzelleştirme açısından limitleri artık çok esnek; görünüme ait değişim süreçleri, yaşam biçimi ve yaşlanma gibi doğal süreçlerden önemli düzeyde kopartılabilir. Tabii eğer, sınıfsal ve kültürel olarak sermayeniz bu estetik ameliyat kaynağına erişmenizi mümkün kılıyorsa. Ancak öyle gözüküyor ki, bu imkan da hizmet vericilerin yaygınlaşması ve hizmetlerin ucuzlaması ile giderek artıyor.

Estetik operasyonlar yaygınlaşıyor. Peki, estetik ameliyatların özellikle genç kadınlar arasında yaygınlaşmasının, kadınlar arasındaki sınıfsal fark ve farkın gösterimiyle nasıl bir ilişkisi var? Öncelikle, sadece gözlemlerime ve medya araştırmama dayalı olarak şunu iddia etmek istiyorum: Estetik ameliyatlara en sık başvuranlar, üst sınıf kadınlar değil, aksine orta ve alt sınıfa mensup olanlar. Bu grup, en kapsamlı ve en majör operasyonlara (implantlar, liposuction ve dolgu gibi) en sık başvuranlar. Hatta “sahte doktor eline düştü, güzelleşeyim derken sakatlandı”, “kendine yağ enjekte etmeye kalktı, yaralandı” gibi haberler hatırlanacak olursa giderek daha alt sınıfın ilgi ve arayışına konu olan bir alandan bahsediyoruz. Paralelinde gelişen, henüz ufak ufak uç vermekte olan diğer eğilim ise, daha minör operasyonlara (botox gibi) başvurma eğiliminde olan üst sınıf kadınların, kendilerini tüm dünyada, incelikleri, küçük kalça ve göğüsleri, sağlıklı beslenme ve egzersiz ile geliştirilmiş “doğal” güzellikleri ile orta sınıf “implantlı” kadınlardan ayırma arzusu. Bu bakımdan, yakın gelecekte, kadın güzelliği konusundaki popüler anlayışın, birkaç takla daha atarak çelişkili bir çeşitlilik sergilediğine tanık olacağız gibi. Ancak konu o ki, estetik operasyon giderek lüks olmaktan çıkan bir harcama alanı. Daha lüks olan, iyi beslenme, düzenli bir spor hayatı, kozmetikler. Kadınları güzelleştirmek açısından bunlara alternatif olabileceğini iddia eden estetik operasyonlar, giderek daha ucuz bulunacaklar. Estetik operasyonlar da, bu trend ile ilişkili olarak sınıfsal farklılığın ifadesinde değişen bir yere oturacak. Daha da önemlisi, estetik cerrahi, orta sınıfın harcama alanına doğru ucuzladıkça, estetik operasyonları pazarlayan söylemin genişleyip alan kazanacak ve popülerleşecek olması. Kadın, güzellik ve bakım üzerine popüler tartışmalarda daha sağlam bir yer edinip, eylem ve söylem alanını artıracak olması.

Bakım ve Egzersiz Alanına Eklenme Eğilimi

Bilmiyorum farkında mısınız, güzellik salonlarında, spor salonlarında, spor/trekking gruplarında, diyetisyen salonlarında, kuaförlerde, dişçilerde, vesselam kadınların beden güzellik/bakımı için gittikleri her yerde kıyasıya tartışmalar dönüyor. Kadınlar, beden performans/görünümüne yönelik müdahalelerin ne için ve hangi araçlarla yapılması gerektiğini tartışıp duruyorlar. Spor salonlarında, spor, zayıflamak/güzelleşmek için mi, güçlenmek için mi, bir kendine özen/bakım deneyimi olarak mı, sağlık için mi yapılıyor/yapılmalı tartışmaları var. Kozmetik ve plastik müdahalelerin kabul edilebilir olup olmadığı uzun uzun değerlendiriliyor. Kimisi küçük göğüslerin ve şişirilmemiş küçük kalçaların savunusunu yapıp sadece güzelleşmek için vücudunu implant ve yağ transferleri ile hareket edemez hale getirmeyeceğini anlatıyor. Bir diğeri, öyle mutlu olduktan ve yapabildikten sonra kadınların diledikleri operasyonu geçirebileceğini söylüyor. Derken aynı kadınlar güzellik salonlarına geçiyorlar ve burada küçük iğnelerle selülitlerini gidermek için deri altı enjeksiyon olurken plastik ameliyatları kabul edemeyeceklerini, o çileyi çekemeyeceklerini, bu kadarının insanın kendisine eziyet olduğunu anlatıyorlar. Bir diğeri, asıl eziyetin bitmeyen spor ve güzellik salonu seansları olduğunu iddia ediyor. Dişler yapılırken birisi, 40 yaşı hedef koyduğunu söyleyerek, “40’tan sonra” yaptıracağı ameliyatları saymaya başlıyor ki, başka bir kadın “hala vakit varken” sağlıklı şekilde spora neden başlamadığını soruyor. Kadınlara özgü bloglarda ise, vücudun ve yüzün her bir parçası, her diyet ve beslenme biçimi ve her estetik ve/ya cerrahi işlem için ayrı başlıklar açılıp sayflar dolduruluyor. Buralarda da, sağlık söylemi, kişisel bakım/özen söylemi, güzellik söylemi, sportif güçlenme söylemi birbirlerine karışıyor ve bazen ittifaklar da kurarak birbirleri ile mücadele ediyor.

Kadınlar, bedenleri ve yüzleri için bir şeyler yapmak istiyorlar. Bunu zayıflamak, güzelleşmek, sağlıklı olmak, kendilerine bakma doyumu yaşamak, fiziksel olarak güçlenmek gibi pek çok sebeple istiyorlar. Ama bir ölçü koymak sıkıntısı olduğu kesin. Neleri kabul edebiliriz neleri edemeyiz, hangi yaşta ederiz hangisinde olmaz, hangi motivasyonlar daha kabul edilebilir, hangileri sorunlu, tartışıp duruyoruz. Bu arada da, konuştuğum bazı “beğenilen” plastik cerrahlar, bana genç ve orta yaşlı kadınların plastik cerrahiye ilgilerinin daha ileri yaşlarda olanlardan fazla olduğunu ve artmakta olduğunu söylüyorlar. Plastik cerrahiye daha kolay ulaşan, daha kalabalık bir genç kadın kuşağı geliyor ve ben plastik cerrahi müdahalelerin diğer bakım/güzellik amaçlı çabalardan önemli bir düzeyde farklı olduğunu düşünüyorum.

Estetik Operasyon, Egzersiz, Diyet ve Bakım Alanına Ait Değil

Estetik ya da plastik dediğimiz ameliyatlar, beden bakım ve değiştirilmesine ilişkin diyet, bakım, egzersiz, spor, kozmetik gibi müdahalelerden, artık bir “doğallık vurgusu” barındırmaması ile ayrışıyor. Burada, iyi beslenmek ve spor yapmak gibi, bedenin doğal süreçlerinin iyileştirilmesinden bahsedilemez. Ne de kozmetik ile doğallığa müdahale edilmeksizin sadece görünümün güzelleştirilmesi söz konusudur. Göğüse veya kalçaya koyulan implantlar, yapılan yanaklar ve çekilen yağlar, dolgular, yüzünüzü ya da vücudunuzun bir bölümünü “yapma” kılacaktır. Bu doğallıktan uzaklaşma, “plastikleşme”, sadece günlük konuşmalarımızda geçen bir “yaptırmış” olmak hali değil. Kişinin, bedenini, bütün ve içinde benlik duygusunun da kök saldığı otantik bir deneyim olarak algılayamaması ve yaşayamaması ile ilgili.

Estetik ameliyatlarda, bedenin görünmeyen “içi”, çeşitli “komplikasyonlar” pahasına müdahaleye konu olur ve görünür kısmı, güzelleştirilir. Sıradan beden bakım deneyimlerindeki gibi, “doğa olarak beden” ve doğayla bir ilişki, ona bir katılım olarak bedenin çalıştırılması/geliştirilmesi söz konusu değildir. Bunun yerine, beden, içi ve görünümü (dışı) olarak katlara ayrılır. Vücudun içi, hormonlar, organlar, kemikler ve genel olarak anatomi bir “sınır” olarak ortaya çıkar; dışı ise bir “imkan”. Sınırlar zorlanarak imkanlar artırılır. Vücudun organik bütünlüğünü yitirdiği bu beden ekonomisi, bedenin medyalarda akan diğer beden imajları ile tam anlamda kaynaşması ve “görünüm”leşmesini, biraz daha ilerlersek bireysel/benliksel/otantik eşsizliğinden/kendindeliğinden kurtulup karşılaştırma, fiyatlama ve değişime imkan kazanmasını sağlar. Kişinin bedeni ile ilişkisi de önemli ölçüde bu medya imajlarından dolaylanır, performatif derinliği (edimler içerisindeki özduygusu) zayıflar.

Ayrıca, dikkat edilirse, estetik operasyonlar, bir disiplinli faaliyet ve bakım alanı tanımlamazlar. “Düzenli spor yapmak”, “diyetine dikkat etmek”, “bakımını yaptırmak” türü vücutla düzenli/disiplinli bir özen ilişkisi kurulmasını gerektirmezler. Vücudu ile kişinin ilişkisinin plastikleşmesinin bir diğer boyutu, vücutla kurulan uzun süreli, bakım ve disiplin deneyiminin yerine bir “işlem” koyulmasından kaynaklanır. Ek olarak, estetik ameliyatların pek çoğu, kişinin ameliyat sonrası hareketlerini kısıtlar, sporun yerine çok küçük ölçekli ve kısa süreli egzersizleri teşvik eder. Sonuçların sağlıklı olması ve komplikasyonların engellenmesi için, vücudun durdurulması gerekir. Zaten, implantlar, liposuction ve dolgu gibi güzellik amaçlı plastik cerrahi işlemlerin çoğu, vücudun hareketleri, egzersiz ve spor ile uyumlu olmayan bir beden ortaya çıkarırlar. Bir nevi, Viktoryen dönemdeki soluk ve gelişmemiş bedenlerin korseler içerisine kapatılarak durdurulması gibi, bu operasyonlar da, ince(ltilmiş) ama kalça ve göğüsleri orantısızca büyümüş, yüz kasları dondurulmuş, dudakları ve yanakları doldurulmuş bir beden ile ifade ve hareketlere sınır getirir ve onu durdurur.

İfade ve hareketlerini (edimsel bedenlerini) kesintiye uğratan bu genç kadınların bedenlerinin durdurulması, estetik operasyon furyasına karşı, feminist politika açısından itiraz edilmesi gereken ilk nokta. Bu bakımdan, estetik operasyonlarla kadın bedeninin plastikleşmesini, erkek egemen güzellik kültü ve piyasalaşmış güzellik endüstrisinin hayatımızdaki bütün diğer ifadelerinden (egzersiz, diyet, kozmetik, saç baş, diş yaptırma, epilasyon…vb.) ayırmamız büyük önem taşıyor. Hep bir torbaya koymaya alıştığımız bu güzellik amaçlı faaliyetlerin, nereye kadar başka bedensel uğraşılarla da birleşebilen (özen, bakım, sağlık, güçlenme..vb.), güçlendirici de olabilecek bir alanda gerçekleştiğini ve ne kadar bedenin otantik bütünlüğünün kaybı ve görünümleşme/imajlaşma ile durdurulmasına yol açtığını tespit etmemiz kritik. Eğer estetik operasyonların, bedenin bakımı, estetik gelişimi ve performansı alanının doğal bir devamı olduğunu düşünme hatasına biz de düşersek, tam da diyet, egzersiz, bakım gibi kadının bedeni ile düzenli ve olumlu ilişki kurmasına elverecek faaliyetlerin hayatımızdaki zengin anlamlarını tavsatıp, “hepsi, sadece güzel görünmek için” diyen erkek sesiyle, dahası plastik cerrah sesiyle konuşmuş olmaz mıyız? Tam da başımıza örülmek istenen çorap zaten buyken.

Başka bir şekilde söylemek gerekirse, medyada akan beden görüntülerinin bombardımanı altında, gelişen, yaşlanan, kilo alan, veren, yorulan, sağlığını kaybedebilen, görünen ve çalışan, yıkanan, temizlenen, giyinen, halihazırda “sürekli değişen” bedenlerimiz karşısında, egemen güzellik kültüyle şöyle ya da böyle ilişkilenen ya da piyasa ile alışverişi olan her türlü bakım faaliyeti ve disiplinli meşguliyete karşı, yusyuvarlak bir laf edip, “bedenini sev” dememiz yeterli değil. Buradaki, yoruma bağlı olarak okunabilecek altsöylem, “varolan” bedeni “doğal” kabul edip ve varolanı/doğalı pasifçe kabul etmeyi sevgi ve özgüvenle özdeşleştirerek, kifayetsizliğe varabilir. Beden yaşayan yanımızdır, aktiftir; kültür de -bakım ve performans- onun için doğal bir yaşamdır. Bedene yönelik sevginin de performatif bir şekilde yaşanıp geliştirilebildiği çok açık. Birçok kadın da, spor ve güzellik salonlarında “kendileri için bir şey yapmak”tan duydukları mutluluğu bir yerde mutlaka dile getiriyorlar. Belki de, bedenden duyulan mutluluğun gelişip serpildiği bedensel performans/faaliyet alanlarını erkek egemen bakışa teslim olmayan yerler olarak geliştirmeye dikkatimizi yoğunlaştırmamız gerekiyor.

Share Button