Etiketler: sayı 26

Neden Dans Edeyim Ki?

DansDansDans

Burcu Şimşek

Sahnede bir grup kadın var kısa, uzun, topluca, zayıf, şişman, genç, orta yaşlı… İnanılmaz bir keyifle dans ediyorlar. Sahneye çıkıp yerleştiklerinde, henüz performans başlamadan önce, “ee dans okulunun büyükler için olan kısmı, n’apalım izleyeceğiz” diye düşünen bir salon dolusu insandan biriyim. Ne yazık bana ve önyargılarıma. Müzik önce salonu, sonra sahnedeki bedenleri sarmaya başlıyor. Ritm… Hareket… Ritm… Benim bedenime de ulaşıyor işte. Nihayet… İki ay boyunca tüm o hareketleri düşünüp, bu yazının başına oturmama sebep olacak kilidi açıyor. Bu yazıyı okuyan, dans eden kadınların çoğu içlerinden “ohoo sen nerdeydin bunca zamandır?” diyorlarsa haklılar.

Share Button

Tarımı Kadınlar Yapıyor, Kasketli Amcalar Değil

Fotoğraf: Sevgi Bütüner

Sema Aslan

Olcay Bingöl’le Söyleşi

Olcay Bingöl, 1980’lerin sonu, ‘90’ların başına tarihlenen Ankara’daki üniversite öğrenciliği döneminde tarım politikalarına ilgi duymaya başlamış, üniversiteden hemen sonra gittiği İngiltere’de bambaşka bir dünyayla tanışmış. Tohum İzi Derneği’nin kurucu üyeleri arasında olan Olcay Bingöl ile bu bambaşka dünyayı konuştuk.

Tohum İzi Derneği’nin kurucu üyelerindensin ancak Tohum İzi Derneği’ne giden süreçte gıdaya dair pek çok farklı deneyim ve bilgi taşıdığını tahmin ediyorum. Biraz anlatır mısın?

‘90’lı yılların başında bir yıl İngiltere’de kaldım ve çok ilginç insanlarla, yeni bir yaşam şekliyle tanıştım. Farklı diyet biçimlerinden söz ediyorum. Mesela ben et yiyordum İngiltere’ye gittiğimde fakat orada insanların neden et yemediğini, gıda üzerinden nasıl bir politika geliştirdiklerini vb. öğrendim ve hayvanların yetiştirilme politikasıyla, buna bağlı olarak endüstriyel bitki üretimine dair okumalar yaptım. Türkiye’ye döndüğümde bütünüyle politik bir tavır olarak, vejetaryen olmuştum.

Share Button

Kadınlar Dayanışarak Gıdamızı Koruyabilir

fikirsahibidamaklar

Sema Aslan

Defne Koryürek’le söyleşi

Slow Food Hareketi’nin İstanbul’daki örgütlenmelerinden Fikir Sahibi Damaklar, özellikle Lüfer Koruma Timi ile adından söz ettirdi. Fikir Sahibi Damaklar’ın kurucu üyesi Defne Koryürek ile GDO’yu, İstanbul’un balığını ve son kalmış tarım arazilerinden birine sahip olan Işıklar Köyü’nün direnişini konuştuk.

Sizin özellikle evlerde ekşi ekmek yapmayı teşvik ettiğinizi, web ortamında, televizyonda ya da bulabildiğiniz herhangi bir medyada ekmek yapımını anlattığınızı biliyoruz. Ve her seferinde kuşaklar öncesine ait olan bir pratiğe vurgu yapıyorsunuz. Unutulmuş bir bilgiyi çağırıyorsunuz galiba?

Biz, anaokullarından tutun, kurumsal yaşamdaki erkeklere kadar maya tutmayı, ekşi ekmek yapmayı öğrettik, öğretiyoruz. Etiketin içini bu yolla daha iyi okuyabilmenin mümkün olduğunu gördük çünkü. Fakat bence başka bir mesele daha var; yavaşlıkla, hızla ilgili bir mesele. Biz kadınlar erkekleştik aslında. Erkeklerin yavaşlığa tahammülü yok oysa kadın yavaşlığın ya da aslında doğanın kendi ritminin sahibi.

Share Button

İktidar ve Kadın

Fatma Tuğcu

“Ana karnındaki yumurtayla ilgilenen toplum, doğan çocukların yüzlerine bile bakamaz.” Simone DE BEAUVOİR

Bu toplumun ve devletin yüzlerine bakamayacağı tek kesim çocuklar değildir elbet. Bu toplum ve iktidar kadınların da yüzlerine bakamaz. Çünkü istatistiklere vuran her kadın cinayetinin ardında sorgulanmamış ön yargılardan, kanıksatılmış toplumsal bellekten beslenen, devletin tüm kurumlarıyla çözümsüz, hantal kaldığı sarmal bir sistem yatmaktadır.

Bu yazının konusu, iktidarın “hümanist” maskesinin altında yatan ideolojidir. Kapitalizm, en tutulan toplumsal yapı olduğu zaman cinsellik kapitalizm tarafından biçimlendirilmiş, denetim altına alınmış, istismar edilmiş ve bastırılmıştır.

Share Button

Şu Provakatörler!

Duygu Atlas

İsrail’deki Anti-Militarist Feminist Harekete Bir Bakış

Militarizmin şiddet ve zor yoluyla değil, aksine toplumun kabulü, aktif destek ve katılımıyla süregeldiği ve daimileştirildiği ülkelere verilebilecek en uygun örnek İsrail olmalı. “Düşmanlarla çevrili” oldukları bir coğrafyada sürekli bir “yok olma” tehdidiyle karşı karşıya olduklarını hisseden İsrailliler için ordu, tıpkı çoğunlukla hiç sorgulanmadan gereklilikleri kabul edilen diğerleri gibi içselleştirilerek benimsenmiş bir kurum. Bu özelliğiyle ordu, sadece devlet politikalarına yön vermekle kalmıyor, aynı zamanda toplumu bir arada tutan ve birbirine bağlayan dev bir ağ görevi de görüyor.

Share Button

Kürtaj ve Uludere: Sömürerek Öldürme ve Yaşatmadan Öldürme

Emine Ayhan

Egemenin pervasızlığı ise, kurucu özelliklerinden olan tanrısal hesap sorulamazlığından, mutlak karar vericiliğinden kaynaklanır. Bu yüzden, egemen devletin, geçici hükümetlerin seküler veya muhafazakâr yönelimlerinden büyük ölçüde bağımsız olan teolojik/ilahi boyutunun kristalleştiği bir “bilgi paylaşımı” olarak değerlendirmek gerek bu ve bunun gibi önerme ve sözceleri.

Bu ülkede hükümetler, anayasa tartışmaları, darbe eleştirileri gelir geçer ama egemen devletin hiç değişmeyen şiddet ve denetleme pratiklerine eşlik eden “parıltılı” önermeleri, sözceleri kalır hafızalarda; hayatla ölümün kıyıcı bir ironiyle yan yana geldiği bu sözcelerden en unutulmazı “Hayata Dönüş” idi. Başbakanın “Her kürtaj bir Uludere’dir” önermesi “Hayata Dönüş” sözcesiyle yankılanarak bize bu ülkede hiç değişmeyeni hatırlatıyor, unutturmuyor.

Share Button

Kapatıldığı Hapishaneye Edebiyle Ağlayan Kadın

Aslı Tohumcu

“Kendim olmanın suç olduğu duygusuyla büyüdüm, bir süre sonra her şeyden vicdan azabı duyar, her hareketim için özür diler oldum. Hep, başta annem olmak üzere kendimi insanlara sevdirmek için çabaladım durdum.”

Yazar dostum Aslı’nın hikâyesini anlatmaya çalıştığım yazının, Amargi’nin web sitesinde yayınlanmasından birkaç gün sonra, adını Aslı (!) olarak veren bir okuyucudan telefon aldım. “Yine mi!” diyecektim, tuttum dilimi. Aslı Hanım yazımı okuduğunu ve çok duygulandığını, arkadaş olmasak da, hikâyesini anlatmayı isteyip istemeyeceğimi sordu. Ne yalan söylemeli, kendimi bir parça arzuhalci gibi hissettim; ama söze “Benim bir arkadaş,” diye başlayan ben değil miydim! Öyleyse devam edecektim.

Share Button

Kadına Biçilen “Doğal Durum” Trajedisi: Annelik

baby_doll

Elif Kutlu

Henüz küçük yaşlarda kız çocuklarına verilen oyuncak bebekler onlar için hoş görünse de aslında bu, zaman geçtikçe artacak bir tehlikenin ilk sinyalidir. Bu, kız çocuklarına dayatılan annelik duygusundan başka bir şey değildir. Daha küçük yaşlarında onlara anlatılmak istenen bir şey vardır: “Toplumsal cinsiyet denilen şey seni anneliğe mahkûm etti küçük kız. Büyüyeceksin ve o kutsal mertebeye, anneliğe ulaşacaksın.”

Share Button

Birlik ve Beraberliğe En Çok Muhtaç Olduğumuz Şu Günlerde Kürtaj Yasağı

Aksu Bora

“Dokunulma”nın yeni biçimlerine karşı bizi koruyacak türden bir hak nosyonuna sahip değiliz. Dolayısıyla, artık kendimizi temel haklar söylemi içinde güvende hissedeceğimizi sanırsak, yanılırız. Böyle bir şey yok. Yaşam hakkı da dahil olmak üzere, temel haklar ve özgürlükler yeniden tanımlanıyor.

Kürtaj hakkında değil, kürtaj yasağı hakkında konuşmak isterim. Kürtaj hakkında konuşmak zor. Hele ki “mücadele” ve “hak” söylemlerinden başkasına yer bırakmayan bir siyasi sözce içinde. Kürtajın bir “ne” (bir cinayet, bir Uludere, bir hak,…) olduğu hakkında söyleyecek bir şeyim yok; böyle konuşmayı istemem zaten. Kürtajın böyle kategorik olarak tarif edilebilir “bir” şey olmadığını biliyorum. Kendi deneyimimden, başka kadınlarınkinden…

Share Button

“Her Şey Para”, “Hürriyet – i Şahsiye”ye karşı

Ceyda Karamürsel

Ekmek almaya dahi gücü yetişmediği sorgu raporuna not düşülmüş Zekiye’nin annesi olan Zehra; on dört yaşındaki kızı saraya satılmış, kendisi fahişelikten Trabzon’dan sürülmüş Emine; on iki yaşındaki kızı Müzeyyen’i zaten hizmetçiliğe göndererek geçimini sağlamakta olan dul Penbe için para her şey. Evvelinde kendileri de cariye olup her nevi akrabalık ilişkisinden ve sosyal güvenceden yoksun yaşlanmakta olan Çerkez Sıdıka ile Zenciye Şirin için para her şey.

Evvelki sene. Hocamla oturuyoruz, kahve içiyoruz. Ben İstanbul’dan, Başbakanlık arşivinden Philadelphia’ya yeni dönmüşüm, eli dolu dönmüşüm hem de. Heyecanla Üsküdar’da fakir göçmen kızlarını ailelerinden ‘türlü desais ile’ alıp koparan, sonra da oraya buraya, bilhassa Mısır’a satan Tophaneli üç kadından bahsediyorum kendisine. Kadın kadına bunu nasıl yapar? Hocam ‘kadın kadının pezevengidir’ diyor. İnsan insanın kurdu, kadın kadının pezevengi.

Share Button