Etiketler: sayı 26

Bir Köpek Yaşamıydı Senin Yaşamın Dilberciğim

peridecelal

Nihan Bozok

Bu beli bükülenleri sevelim, bir canlar onlar.

Buz gibi giysileri, delik eteklikleri

Hiç dikkat ettiniz mi, nice yaşlı kadının

Tabutları küçüktür çocuk tabutu kadar?

Bilge Ölüm…

Charles Baudelaire, Ufak Yaşlı Kadınlar’dan

Üç kadın… Peride Celal’in Üç Yirmidört Saat romanının ana kişileri. Roman bir hasta yatağının başında geçen üç günü anlatır. Bu üç günde kadınlar birbirlerini düşünür, yargılar, gözetir. Bir sevip bir nefret ederler birbirlerinden. Hayatlarını döküp sererler önlerine. Eski defterler açılır, hatıralar canlanır, küsülür, barışılır, nefretler alevlenir.

Share Button

Kürtaj Hak Olursa Karar Kadınlara Kalır mı?

Esra Demir 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘’her kürtaj bir Uludere’dir’’ diye buyurmasının ardından, on haftalık yasal kürtaj süresinin sınırlandırılmasına ilişkin çalışmaların başlatıldığı haberlerini aldık. Erdoğan’ın bu çıkışı üzerine, yaşamın ne zaman başladığına ilişkin tıbbi ve dini bilgiler sandıklardan çıkartıldı. Ceninin insan olup olmadığı, dolayısıyla hak sahibi bir özne olup olmadığı belirlenmeye çalışıldı. Bu hummalı tartışma ortamında cenin üzerine söylenen her sözün, bizim bedenlerimize, cinselliklerimize, hatta hayatlarımıza dokunduğu elbette ki hakkıyla teslim edilemezdi. Belki de işte bu yüzden, biz de varız ve bu kararı biz veririz demek için, “kürtaj haktır, karar kadınların” diyerek ceninin yaşam hakkının karşısına kürtaj hakkımızla çıkıverdik. Böylelikle kürtajı, yani gebeliği sonlandırmak için yapılan cerrahi müdahaleyi bir hak olarak savunmuş olduk.

Tartışmaların daha ilk günlerinde Aksu Bora, kürtajın hak olarak tarif edilip edilemeyeceğine dair haklı bir soru sormuştu.[i] Çünkü yaşam hakkı, eğitim hakkı gibi bildiğimiz diğer haklar, hiç değilse teorik olarak, istenilen şeyleri korur ve buna göre tanımlanırlar.

Share Button

Benim Bedenim/Bedenim Benim

benimbedenim

Zeynep Direk

“Bedenim benim” diyen kadınlar, bedenlerinde gelişen bir yaşamı desteklemek yerine sonlandırmayı seçtikleri için vicdansızlıkla, zalimlikle suçlandılar. Sanki “benim bedenim” diyenler kürtajı bir diş çektirmeye indirgemişler, henüz insan olmamış bir varlık da olsa, bir kadının birkaç ay sonra kendi çocuğuna dönüşecek bir potansiyeli kaybetmesinin onun için acı bir yanı olduğunu görmezden gelmişler gibi.

Kürtaj tartışmasının iki kutbunda da haklar söylemi bulunuyor. Kürtaja karşı olanlar kutbunda, rahme düştüğü andan itibaren ceninin hayat hakkı olduğu savunulur. Kürtaj, insan haklarına aykırıdır, çünkü bu operasyon bir kişinin yaşama hakkını ortadan kaldırır. Cenin kişi ise, kürtajla varlığının ortadan kaldırılması cinayettir. Bu durumda, yasaca onanan ve sistematik bir biçimde yapılan kürtaj, başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi “katliam” olarak adlandırılabilecektir. Buna karşın kürtajın serbest olmasını/kalmasını savunanlar kutbunda ceninin bir “kişi” veya “insan” sayılabileceği öncülünün doğru olmadığı kabul edilir. Hamileliğin ilk haftalarında fetüs bölünen ve çoğalan bir hücreler öbeğinden ibarettir.

Share Button

Günahlar ve Kadınlar

Gülnur Elçik

Sonuçlarına baktığımızda görüyoruz ki kürtaj yasağı arzusu dini değil iktisadidir. Diğer taraftan dinin alanına giren tartışmalarda sınıf, cinsiyet gibi faktörlerin yol açtığı dezavantajların talîleştirilmesi, dinin salt kültürel bir form olarak tartışmaya açılması, eylemin günah olup olmadığını meselede ana belirleyeni haline getiriyor. Bir anda liberalizmin atomik, sınıfsız ve cinsiyetsiz bireyi üzerine konuşurken buluyoruz kendimizi.

Nadiren gittiğim bir kuaför var. Aynı zamanda komşum olan karı koca birlikte işletiyor (gibi görünüyor; asıl işletmeci adam). Son gidişimde kadını (K diyelim) karnı burnunda gördüm, ertesi gün doğuma alacaklarmış. Büyük Tayyip muradına erdi, yoldaki üçüncü çocukmuş. İkincisi ile arasında 9 yaş olacak. K ben hiçbir şey söylemeden “Durumumuz pek müsait değil aslında ama günahına da girmek istemedim, kıyamadım” diyor.

Share Button

Bir Lars Von Trier Masalı

Oya Kasap

Susturulan Kadın, Yok Edilen Benlik, İğdiş Edilen Kadınlık

“Lars von Trier Deccal’de çok tanıdık bir numara çekiyor, kadınları susturuyor. Trier’in filmlerinde masumiyetleriyle melek mertebesine yerleştirilen ve ancak bu şekilde acılarını dönüştürebilen kadınların bu “şeytani dünyada” kurban rolünün hakkını verebilmek için ağızlarını açmaya hakları yoktur.”

Dogma95 hareketinin en kışkırtıcı isimlerinden biri olarak adlandırılan Danimarkalı yönetmen Lars von Trier’in kadınlarla -belki de Trier’in sözleriyle söylersek, kendi içinde hâlihazırda eyleyen kadınlarla başa çıkma yöntemlerine aslında uzun zamandır aşinayız. Filmlerinde masumiyetleriyle melek mertebesine yerleştirilen ve ancak bu şekilde acılarını dönüştürebilen kadınların bu “şeytani dünyada” kurban rolünün hakkını verebilmek için ağızlarını açmaya hakları yoktur. İşin aslı onlar dilsizdirler, konuşmaya muktedir değildirler çünkü ancak bu dilsizlikle kadının etkin varoluşu, yani bireysel eğilimlerinin baskı altına alınmasıyla yaratılan edilgen varoluş, onun payesidir, tıpkı Dalgaları Aşmak, Karanlıkta Dans ya da Dogville’de karşımıza çıktığı üzere.

Share Button