Yasal Kürtaj Ne Kadar “Yasal”?

Nihan Damarlı

Kadın hareketinin hâlihazırda sahip olduğu kazanımları elinde tutma mücadelesi verdiği konulardan biri kürtaj hakkı. 2012’de kürtajı toplu katliamla (devletin kendi vatandaşını bombaladığı cinsten) eş tutmaya ve akabinde de (olabilseydi eğer) yasaklamaya yönelik açıklamaları gördük, dinledik. Kadın bedeni üzerinden siyaset yapanların sözlerine karşı kadın hareketinin örgütlü tepkisi sayesinde 1983’ten beri yürürlükte olan kürtaj yasası değiştirilemedi ve hamilelikte 10 hafta doluncaya kadar isteğe bağlı kürtaj “yasal” olmaya devam etti. Etti ama, ne kadar etti?

Tam da bu soruya cevap verebilmek için Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı İstanbul’daki devlet hastanelerini tek tek arayıp sordu ve İstanbul’da sadece 3 devlet hastanesinde isteğe bağlı kürtaj yapıldığını ortaya koydu. Farklı şehirlerdeki kadın örgütlerinin de aynı çalışmayı yapması önerisi üzerine biz de Kadın Dayanışma Vakfı olarak, Nisan ayında Ankara’daki 30 devlet hastanesini arayıp benzer cevaplar aldık. Bu arada bir vatandaş olarak hastanelerden doğru bilgi edinmenin zorluğunu da deneyimledik. Net bir bilgiye ulaşabilmek için ortalama 4 farklı kişiye aynı soruları tekrar tekrar sormak gerekti: önce telefonu ilk açan santral operatörüne, sonra onun aktardığı kadın doğum veya aile planlaması santraline, sonra oranın hemşiresine, en son da doktoruna. Görüşmelere ilk aşamada bir vatandaş olarak nasıl bilgi ve tepki alacağımızı da görebilmek için Kadın Dayanışma Vakfı demeden başladık. İlk anda soruyu “evet, yapılıyor” veya “hayır, yapılmıyor” şeklinde yanıtlayan santral operatörleri, daha detaylı soruları (kaç haftaya kadar yapıldığı, evli/bekâr olma, komplikasyon olması, vs.) yanıtlayamadıklarında telefonu kadın doğuma veya aile planlamasına aktardılar. Buralarda telefona cevap veren kişiler benzer şekilde emin olamadıklarında hemşirelere aktardılar. Hemşireler de tereddüt ettikleri durumlarda ya doktora aktardılar, ya da doktorla görüşmeyi biz talep ettik.

Görüşmelere göre, aranan hastanelerin yalnızca 3 tanesinde 10 hafta doluncaya kadar, medeni duruma bağlı bir ayrım olmadan isteğe bağlı kürtaj yapılıyor. Yani bu 3 hastanede sadece evli kadınlar değil, bekâr kadınlar da 10 haftaya kadar isteğe bağlı kürtaj yaptırabiliyor. Buna karşın örneğin isteğe bağlı kürtajın 10 değil, 9 haftaya kadar yapıldığı bir başka hastanenin aile planlaması biriminde görüşülen kişi, 18 yaş üstü bekâr kadınların Kaymakamlıktan evrak getirmelerinin istendiğini söyledi. Önceki görüşmelerde bahsi geçmeyen bu evrakın içeriği sorulduğunda bilgi verilmedi. Nereden ve ne amaçla aradığımız açıklanarak tekrar sorulduğundaysa “Onun bilgisini telefonda vermezler, gidip görüşebilirsiniz.” denildi.

Görüşülen hastanelerin 3 tanesinde ise yalnızca evli kadınlara, eşleriyle birlikte gelmeleri ve eşin imza vermesi halinde isteğe bağlı kürtaj yapıldığı bilgisi verildi. Yasaya göre evli kadınların isteğe bağlı kürtaj yaptırabilmeleri için eş onayı gerekiyor; ancak 18 yaş üstü bekâr kadınlar için bir yasal kısıtlama yok. Buna rağmen sanki varmışçasına, bu hastanelerde bekâr kadınlara hiçbir şekilde kürtaj yapılmadığı vurgulandı; birinin kadın doğum biriminde ise “bekâr kadınlara kürtaj yapılmıyor mu?” sorusuna fiili yasağı ortaya koyacak şekilde “Yok tabii yapılmıyor, zaten yasaklı olan bir şey şu anda.” cevabı verildi. Buradan kürtaj hizmetini “sadece” evli kadınlara sağlayan bu hastanelerin aynı hizmeti almak isteyen bekâr kadınların yasal haklarını gasp ettikleri, ve bekâr kadınların evli kadınlardan daha fazla özel hastanelere ve muayenehanelere, ve hatta “alternatif yöntemler”e itildiği sonucu çıkartılabilir. Bu keyfi uygulamanın ayrıca muhtemelen “cinselliğin yalnızca evlilik içinde yaşanabileceği, bekâr kadınların cinsel hayatlarının zaten olamayacağı, hamile kalan bekâr bir kadının da başının çaresine bakması gerektiği, vb.” birçok düşünceyi de içinde barındırdığı söylenebilir.

Görüşülen 5 hastanedeyse kürtaj isteğe bağlı olarak değil, yalnızca tıbbi zorunluluk, komplikasyon, annenin veya bebeğin hayatına yönelik risk varsa yapılıyor. Bunun da yine hamile kalan bir kadının çocuk doğurmayı istememek gibi bir seçeneği olamayacağı düşüncesinden ileri geldiği söylenebilir. Bu hastanelerden birinde belirtildiği gibi: “Yani ben çocuğumu istemiyorum dersen alınmaz, ama anne sağlığını tehdit eden bir durum varsa, veya çocuk engelliyse, bir tehlike varsa her zaman yapılır”. Bir başka hastanedeyse kürtajın yalnızca tıbbi risk halinde yapılmasının da ötesine geçilerek, “kalp atışı varsa hiçbir şekilde” kürtaj yapılmadığı bilgisi verildi. O kadar ki, “canlı bebek” olmadığından emin olmak için sırasıyla önce kadın doğum servisinde, sonra radyolojide, sonra yine kadın doğum servisinde olmak üzere 3 kez ultrason çekilerek kalp atışı olmadığına dair raporlar alınıyor, ve ancak emin olunduktan sonra kürtaj yapılıyor. Tüm bu süreç ise insanın aklına “canlı bebek” almamak için gösterilen bu titizlik, oradan oraya ultrasona gönderilen kadının bu prosedürden nasıl etkilendiğini anlamak için de gösteriliyor mu sorusunu getiriyor.

Aranan 5 hastaneden alınan bilgiye göre, bu hastanelerde yüz yüze görüşme ve muayeneden sonra kürtaj kararını doktor veriyor ve hatta diğer personel tarafından kürtaj – hastanede yapılan diğer operasyonların aksine – muhtemelen telefonda konuşulamayacak kadar ayıp veya tehlikeli görünüyor. Bir hastanenin kadın doğum servisinde söylendiği gibi: “Doktorlar ultrasonda çocuğa bakar, ona göre karar verilir, böyle şeyler telefonda konuşulmaz.” Kürtajın hiçbir durumda yapılmadığı hastanelerden (aranan hastanelerin 8’i) bilgi almak ise biraz daha zordu. 2 hastanede santral operatörlerinin kürtaj yapılmadığını söylemesi üzerine nedenini öğrenmek için bağlanılan kadın doğum doktorları bilgi vermeyip “yapılmıyor, yapılmıyor” diyerek telefonu kapattılar. Başka 2 hastanede ise santral operatörleri kendileri doktorlara sorup geri dönerek kürtaj yapılmadığını tekrar ilettiler; doktorlar görüşmek istemediği için daha detaylı bilgi alamadık. Bir başka hastanenin kadın doğum servisinde “istenmeyen gebelikte kürtaj yapılmıyor” cevabı sonrası komplikasyon halinde yapılıp yapılmadığı sorusuna “Hanfendi şu anda meşgulüm, konuşamayacağım.” cevabı verildi. Bunların haricinde, bir hastanenin kadın doğum hemşiresi ise kürtaj yapılmama nedeni sorulduğunda “Onu idareye sormanız lazım, sonuçta bakanlıktan gelen bir emir bu.” cevabını vererek yasal olan kürtajın fiilen nasıl yasaklanmış olabileceğine dair önemli bir ipucu da verdi.

Görüşmelerden anlaşılan, Ankara’da bir kadının devlet hastanesinde ücretsiz ve güvenli kürtaja erişimi son derece kısıtlı. Hele ki bu kadın merkeze uzak bir ilçede yaşıyorsa daha da zor. Ancak, kadınlar bir şekilde kürtaj olmaya devam ediyorlar ve edecekler. Siyasi söylemlerdeki kürtaj karşıtlığı tarafından yaratılan yasağın kadınların hayatlarındaki somut karşılığı ise parası olanların özel hastane veya muayenehanelere başvurması; olmayan kadınların ise istemedikleri halde doğurmak veya sağlıksız ve tehlikeli koşullarda kürtaj yaptırmak/yapmak zorunda kalması. Bu sonuç kadınlarla ilgili kanunlar mevzubahis olduğunda zaten bilinen bir şeyi, yasalar kâğıt üzerinde değişmeden de yasal haklarımızı kaybedebileceğimizi gösteriyor. Bu durumu tersine çevirmek için yapılması gerekenlerden bir tanesi ise yasanın nerede, nasıl ve neden uygulanmadığını her yerde tespit ve mümkün olduğunca teşhir etmek olacaktır.

Share Button