Etiketler: dergiden
Firdevs
Hatice Meryem
Kocası onu bu yüzden boşadı.
Çilliğinin kanatları büyükçeydi. Adam cimaya her yeltendiğinde mübarek deliği bulana kadar canı çıkar, yorgunluktan bezip bu amansız uğraştan bıkar, karısını çok sevdiği halde ondan buz gibi soğurdu.
Nihayet ağlaya ağlaya onu boşadı ve kendisine yeni bir eş bularak Pera’nın aşağı mahallelerine taşındı.
Firdevs babasından kalan koca konakta böylece yapyalnız kaldı. Çok mutsuzdu. Sabahları tek başına kahvaltısını ediyor, öğleden sonraya kadar ev işi yapıyor, akşamüstü komşu kadınlarla görüşüyor, geceleri mutsuzluktan ağlıyordu.
Keşke Siz de Zerdüşt Olsaydınız
Hidayet Tuksal
Başörtülü kadınlar yıllardır başörtüsünü bir suç, bir dışlanma ve ayrımcılık nişanesi olarak taşımanın dayanılmaz ağırlığı altında eziliyorlar. Birilerinin dalga geçer gibi “hani nerede Kürt sorunu, ben baktım baktım göremedim” demesine nazire yaparcasına, yıllardır başörtüsü sorunu da, görmek istemeyen gözlerin görmediği bir sorun olarak yaşandı durdu. Bir metrekarelik bir bez parçasıydı altı üstü, zaten zorla takılıyordu, varsın çıkarıp atıversinlerdi… Evet dayatmaydı belki yapılanlar ama, kadınların iyiliği içindi bunlar, bir kere açtılar mı, büyük bir özgürlüğe kavuştuklarını onlar da anlayacaklar ve minnettar olacaklardı. İş bu iyiliğin hayata geçmesi için, üniversite kapılarına güvenlik kulübeleri kuruldu, yetmedi ikna odaları açıldı. Eee, bu yakınlarda bir büyüğümüzün tekrar hatırlattığı gibi, “nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdirden anlamayanın hakkı kötektir” kaidesince, uslanmayan, akıllanmayan başörtülü genç kızlar, yaşını başını almış kadınlar, okullardan kovuldu, işlerinden atıldı. Bu nankör kadınlara bu cezalar az bile gelirdi ama onları idamla yargılamak için Malatya’daki mangal yürekli hakim gibi esaslı hakimler gerekti. Onlardan da pek fazla bulunmuyordu ne yazık ki.
Gezinin Kalan’ı
Hazel Halavut
Kimsenin acısı kimseye değmiyordu. Ve sizin ulus-devletiniz, milliyetçiliğiniz, devlet geleneğiniz böylesi bir değmeme halini, böylesi bir umursamamayı açıklamaya yetmiyordu. Anlatabiliyor muyum? Hayır. Anlatamıyorum. Zaten kim anlatabilmiş ki anlatılamayanı?
Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya
Gülten Akın/ “İlkyaz”
Kelimelere inanır mısınız? Ah! İnanmaz olur musunuz hiç? “Söylem” deyince akan sular durur; kelimeden güçlüsü, kelimeden kurucusu, sürü’cüsü, sürdürücüsü, seyyahı, seyyaresi yoktur. E malum, söylem söylemeden olmaz. Söylemin peşi sıra “politik doğruculuk” buharlaştırır donmuş suları. “İlişkilenmeden ilişkilenmelerin hastayız!” çağında doğruculuk denen doğrulayıcılık (ama yalnızca kendini) da kelime’yi ciddiye alır. E yine malum, kelime yalnızca kelime değildir söylemde de söylemin doğruculuğunda da.
Gezi Direnişi Kızılay Notları
Hatice Ayrancı
En vazgeçilmez aksesuarları küçük sırt çantaları olan gençler (maske, talcid solüsyonu, poşu, deniz gözlüğü, vs. için)…
Son model arabalarıyla ambulans hizmeti veren gencecik kızlar…
Tıp öğrencilerine uygulamalı ilk yardım bilgileri sunan doktorlar…
Konur Sokaktan “yaralı var” nidasının duyulmasıyla birlikte kalabalığın Atatürk Bulvarına kadar ortadan ikiye bölünmesi ile yaralıları hızlıca revirlere yetiştiren taşıyıcılar…
Bunlaaaarrr!
Şehlem Sebik, Dilara Kızıldağ
Türkiye’de mücadele geleneği şiddete dayalıdır. Biz böyle gördük, böyle bildik. Direnmek ciddi bir iştir. Fakat polisin şiddetine karşı polise çiçek atan, öpücük gönderen bu mizahi ve şiddetsiz mücadele de nereden çıktı? Bunlaarr mı çevreci? Bunlaarr mı dış mihrak? Ama cibiliyeti belli bunların.
31 Mayıs sabahından beri bir düşün içinde yaşıyoruz! Sokağa çıkarken bir randevuya gecikecekmiş gibi mutlu ve telaşlı hallerimiz, ağzımız kulaklarda şaşkınlık anlarımız, tanımadığımız insanlara hal hatır sorma, herkesi kollama hevesimizle biz bir başka olduk. Bu umutlu, heyecanlı halimizi başkalarının da gözlerinden okuyunca, başladık ses kayıt cihazımızla kapı kapı dolaşmaya.
Ben Güzele Güzel Demem
Ayşe Sağlam
Entelijansiyada ataerkil zorbaların güzellikle imtihanı…
Eğer işin içinde sanat varsa, sanatçı kadın her şeyi yapabilecek, hiçbir şeyi asla ayıp veya tuhaf bulmayacak kişi olarak kabullerde yerini alacaktır. Bunun aksini ifade eden en ufak tutum karşısında kınanma, hafifsenme, ciddiye alınmama hatta sanatının sorgulanması gibi dolaylı ve gölgeli yaptırımlarla karşılaşmayı da göze alacak kişi, sözünü ettiğimiz ‘sanatçı / özgür kadın’dır.
Bazen kavramlar, içi çoktan boşaltılmış; neredeyse yerinde yeller esen kimi duygulanımları nitelemekte yetersiz kalıyor. Biri sana hikâyeni yanına al, kavramını da doğruca yerine iliştir ve yapabiliyorsan anlat dediğinde o duygular zamana tutsak birer hayalet gibi gezinmeye başlar. Ama üzerinden zaman geçmiş yaşanmışlıklar, ne kadar renkli kurgularla beslenseler de hep biraz eksik kalacaklar. Hal böyleyken zorlanmış güzelliğin hikâyesi olur mu?
Rüzgarın Adını Bulursam Gidiveririm Gibi Geldi
İrem Çağıl
Orman çağırdığında gitmek, gölge gibi ilerlemek, hayat/ölüm/hayat döngüsüyle yüzleşmek, vahşi bedene izin vermek, zedelenmiş içgüdüleri iyileştirmek…
Uzuuun bir yolculuğun sonunda bir taşın altında incecik bir filiz buldumdu. Yüreğime koydumdu. Filizim büyüdü tohuma kaçtı, çiçek verdi, vadesi doldu, kurudu. Şimdi yine parmaklarım kuru, ruhum daracık bir kutuda sıkışık, cümlelerim yeşermiyor. Eklemlerimde dikişler, üzerimde etrafımda fazlalıklar, karanlıklar ruhumu zehirliyor. Kapatıyorum, kapanıyorum. Kurtardığım boşluklara şarkılar dinletiyorum. Rüzgar gibi şarkılar, yaşlı zeytinlerin delikli gövdelerinden geçenler gibi “bir muazzam, bir uçsuz bucaksız hayat”ı içime doldursun, yankılansın, evrenin nefesi iz dolu yüzeyleri süpürsün, yaladığı yerleri öpsün iyileştirsin istiyorum. Ferahfeza Taksim’ler filan. Hafifçe, süzülerek, göğün altında yaşamanın hissini hatırlamak için, yolda olduğum zamanları unutmamak için.
İdeolojik Bir Ayrım Olarak Popüler Kültür/Yüksek Kültür
Emine Ayhan
Edebiyat, sanat ve felsefenin konu edildiği kültür seminerlerinde adeta istisnasız gözlemlediğim bir hal, kültürün bir çeşit öte – dünya fenomeniymiş gibi yüceltilerek mistifiye edilmesidir. Katılımcıları böylesi yerlere götüren bütün olumlu güdüler bir yana, uzman konumundaki kişilerin bu makamın tadını çıkartırcasına ortamdaki büyüyü bozmamak ve yüksek kültür ürünlerine nüfuz etmenin güçlüğü fikrini pekiştirmek için hususi çaba harcamaları, ne kadar yüceltilirlerse yüceltilsinler, bana, konuşulan malzemeye ve figürlere ihanet gibi gelir.
Estetik, politik sezgisine, birikimine güvendiğim bir dostumla arada kafa dağıtmak için Bahariye’deki filmciye gidip çoğaltılmış film alırız. Benim bu saikle tercih ettiğim türler korku ve (romantik) komediyken, onunki genelde aksiyon ve komedidir. Neyse, bir gün komedide karar kılmışız, filmciye girmişiz. Arkadaşım, “Usta, Kolpaçino geldi mi?” diye sorunca filmcideki muhtemel ‘sanat filmi’ seyircilerinin aramızdaki farkı sezdiren, ayıran ve yerleştiren yan bakışları, hafiften seğiren atmosfer.
Sonuçta Popüler Kültür de Bizim Ananelerimizde Var

Didem Türe
“Görüntü güçlüdür. Aynı zamanda görüntü yüzeyseldir. Dönüştürülmüş halim sizin işte o altı saniye içinde vardığınız düşünceler. (…) Bugün benim için korkusuz olmak dürüst olmak demek. Bu sahnedeyim; çünkü ben modelim. Bu sahnedeyim; çünkü güzel, beyaz bir kadınım. Çalıştığım endüstri buna ‘seksi kız’ diyor.”
Cameron Russell, 2012
5 Harfliler: Kendi Nefesimizi Açıyoruz

Aksu Bora
Kimsenin önyargısı, bariyeri yok birbirine karşı. Herkes aynı amaç uğruna birbirine çok yakın duruyor. Tam bir “kafadar” grubu bu. Ayrıntılarda kaybolmamanın sırrı da bu herhalde.
1. Kimsiniz siz, üç harflilerle bir ilişkiniz var mı?
Hem var, hem yok! Sitenin adını kadın kelimesinin neredeyse ayıp sayılması üzerine, cinlere “üçharfli” diye hitap edilmesine istinaden koyduk. Bayan/kız/kadın ayrımından yılanlar için… Sitenin ana kadrosunda sekiz kişi kadarız, dışarıdan katılımcılarla beraber yirmiyi çoktan geçmişizdir. Çağla yazarlık, editörlük yapıyor, bir de hala öğrenci. Duygu fotoğrafçı. Kiraz, tarih alanında doktora çalışmasını sürdürüyor. Zeynep makine mühendisinden bozma yazılımcı. Oşu yazıyor, çeviriyor, basıyor. Nigar haberci. Feride şimdilik öğrenci. Deniz bir kadın örgütünün yayınlarından sorumlu.