Etiketler: sayı 22
Kadınlar, Tarih ve Biyografi Üzerine
Handan Çağlayan – Selda Tuncer
Ötekini oku, derinde, dipte duranı- Lev Tolstoy
Lev Nikolayeviç Tolstoy, Anna Karenina[1]’nın girişinde, bütün mutlu ailelerin birbirine benzediğini, her mutsuz ailenin mutsuzluğunun ise kendine göre olduğunu ifade eder. Bu değerlendirmeyi, biyografik eserlere de uyarlamak mümkün. Klasik biyografiler (ve otobiyografiler) tıpkı mutlu aileler gibi bir çeşittir. Ortak bir kurguyu paylaşırlar ve genellikle birer başarı öyküsüdürler. Anlatılan hayat, sanki daha başından tasarlanmış, belirlenmiş bir hedefe doğru yönelmiş doğrusal bir akış olarak sunulur. Biyografinin öznesi hep rasyoneldir, her şey çok sarihtir ve olay daha çok kamusal alanda geçer.[2]
Klasik biyografiler, bu özellikleriyle klasik tarih yaklaşımının çocuğu da sayılabilir. Zira klasik tarih yaklaşımının özneleri de liderler, komutanlar, büyük büyük adamlardır ve anlatılan hikâye onların başarılarına dairdir.
Şafak Pavey’le Söyleşi
Ezgi Sarıtaş – Lütfiye Kelleci Birer
Devlet Engelli Çalıştırmayı Yasalaştırdı ama Kurumları Yasayı İhlal Ediyor
Şafak Pavey, CHP İstanbul milletvekili. Meclis açılışında protezli bacağıyla etek giymesini kendisinden başka herkes sorun etti, ama o, bu durumu bir engelli hakları problemi haline getirerek, meclis binasının engellileri engellemeyecek biçimde düzenlenmesi gerektiğini söyledi.
Pavey’le engellilere ilişkin politikalar hakkında konuştuk…
Türkiye’de engellilik ve kadın meseleleri daha çok aile çerçevesinde ve diğer sosyal politikaların yanı sıra ele alınıyor. Türkiye’nin engellilik ve kadın alanındaki politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aslında, sorun doğru ele alındığı sürece bence hangi başlık altında ele alındığının gerçekten bir önemi yok. Ama doğru olarak ele alınmadığı düşüncesindeyim. Buna en iyi örnek olarak kendimi vermek isterim.
Bunu da mı Siz Biliyorsunuz Beyler, Bunu da mı?! Emzirmek Üzerine
Feyza Akınerdem-Hilal Alkan
Bu yazı, Texas’ta gerçekleşen ve absürdlüğü nedeniyle haber olan (1) bir olaydan yola çıktı . İki çocuk, bulundukları ecza deposundaki bir fotoğraf nedeniyle ailelerinden alındılar. Çünkü fotoğraf “cinsellik” taşımaktaydı. Fotoğrafta 12 aylık bebek ve annesi vardı; bebek annesini emiyordu. Fotoğrafın cinsellik taşıdığına karar verenler ise şikayette bulunan tezgahtar, şikayetin ehemmiyetinin farkında olan ve yetkili bir merciye danışmayı bile gerek görmeyen polis memurlarıydı.
Freud, oral dönemde bebeğin emme yoluyla cinselliğini yaşadığını söylemişti (2) ve biliniyor ki bu durumdan haz alan sadece bebek değildir, anne de ‘emme’den farklı nedenlerle haz duyar. Üstelik Freud sadece ‘meme emme’ den bahsetmez; ‘Parmak emme’ de büyük bir haz kaynağıdır ve orgazma denk düşer. Acaba, “parmak emen çocuk fotoğrafı” da günümüz beden politikalarına göre suç teşkil eder mi?
Bu sohbet, ikiz kızlarını on dört ay emzirmiş Feyza, yeni anne Hilal ve Hilal’in üç aylık bebeği Azade’nin katılımlarıyla gerçekleşti. Azade mevzuya, sohbet esnasında annesini emerek ve sonrasında neşeli çığlıklar atarak katıldı. Hilal ve Feyza, ara sıra dikkatleri dağılsa da, emzirme konusunu enine boyuna konuşmaya çalıştılar.