Mahallenin Namusu
Füsun Adil
MHP’nin HDP’ye yönelik siyasetin, kamu hayatının dışına atma stratejisinde, Türk-İslamcılığın sol düşmanlığının soğuk savaş münasebetlerinden (Türkiye sağını 1970lerde yapılandıran derin münasebetlerin bakiyesinde) daha derin sebepleri vardır: MHP siyasal çizgisinin doğrudan bağlı olduğu ve aktivist kadrolarının piştiği bir pratik olarak mahalle kabadayılığı.
Kabadayının (erkek sürüleri içinde en bir şey olduğunu ispat eden alfa erkeğin) mahalleye yabancı erkek sokmaması, ya da bu cinsel dolaşımı denetimi altında tutması, onun yerel iktidarını inşa etmesinin yoludur. Kabadayı, mahallenin namusunu muhafaza eder. Bu, mahalle erkeklerinin ve yaşlı kadınlarının kabadayıya kahramanlık atfetmelerinin, erkekliğini yüceltmelerinin de koşuludur. Mahallenin namusu, cinsel arzuların ve cinsel temellük etmeye dair teamüllerin içinde işlediği cinsel piyasanın sınırlarını çizer.
Mahallenin arzuya şayan genç kadınlarının, yani arzu nesnelerine kim ‘sahip’ olacaktır ve bu temellük ilişkisi hangi kurallar içinde, kimlerin iktidarı aracılığıyla gerçekleşecektir (ya da bu mübadele ilişkileri kimlere iktidar üretecektir)? Rekabetin bu şekilde sınırlanması, bu arzu ekonomisinin kendi teamülleri ve mahallenin iktidar dengeleri içinde işlemesini temin eder.
Bu arada tek mesele arzu nesnelerinin rekabete açılması değil, bu temellük ilişkilerinin içinde gerçekleştiği mübadele/iktidar alanının sınırlarının ve yapısının muhafazasıdır. Her piyasa gibi cinsel piyasa da, mübadele kurallarının muhafaza edilmesine, bu piyasanın işleyişine dair iktidar yapısının ayakta tutulmasına bağımlıdır.
Oysa yabancı, yeni ve tekinsiz haliyle, yeni ihtimalleri, ellerin yeniden dağılması riskini de beraberinde getirir. Bu, himaye altındaki nüfusun rekabet şanslarından ziyade, arzu nesnelerinin kendi arzularının uyanmasına dair bir tehdidin mahalleye sokulmasıdır.
Yabancının yeni ve tekinsiz olmasındaki asıl tehdit, nesnelerin (hikayemizde kadınların) özne olmasına dair bir ihtimaldir ki, bu da piyasanın yaslandığı iktidar ilişkilerini kökten değiştirmeye istidatlıdır. Bu, muhafazakar mahalleyi moderniteyle birlikte daima tehdit altında tutan sevme hakkının devreye girmesidir.
Sevme hakkı, cinsel piyasayı eşitler arası bir ilişki zeminine davet etmez, piyasanın kendisini, dolayısıyla o piyasayla ilişkili iktidar yapılarını (en çok da ‘mahremiyet’ alanındaki iktidar yapılarını) tehdit eder. Yabancı geçicidir, ama tehdit kalıcı.
Türkiye solu, işte bu mahalleye musallat olan yabancıdır. MHP ise mahallenin kabadayısı rolüne ebed müebbed soyunmuş görünüyor, lakin parsayı hep mahallenin zenginleri toplamıştır. Fikri iktidarda kendi hapiste/muhalefette olma hali, ebed müebbed bir tekrar içinde takılıp kalmıştır.