Dişiliksiz Siyaset- Seçiliyorum Öyleyse Varım

kadinlarin_siyasal_temsili_2015

Hande Ortaç

AK Parti’de 99 kadın aday seçim listelerine girerken, CHP’de 103, MHP’de 50, HDP’de 268 kadın aday listelerde yer aldı. Bu sayılarla HDP’nin kadın aday sayısı diğer üç partinin toplam aday sayısından fazla oldu.
Türkiye gündemi 7 Haziran 2015’te gerçekleşecek olan genel seçimlere kitlenmiş vaziyette. Mikro ve makro tüm kararlar, yıldızların uygun konumlarını kollayan fal meraklıları gibi seçim sonrası bir tarihe ertelenmiş durumda. Seçim sonuçlarını da kehanet havasında tahmin etmeye çalışıp rüzgârın yönüne göre sonuçları bilmeye çalışıyoruz.(1)

Henüz partiler meydanlara inmeden, çeşitli pr kozlarını paylaşmaya başlamadan önce, partilerin seçim stratejilerini anlayabilmek için elde olan tek veri adaylardı. Parti yöneticileri otobüs tepelerine tünemeden seçim yolculuğunun sırtlayıcıları olan milletvekilleri didik didik edildi. İlk araştırmaların/değerlendirmelerin başındaysa adayların kadın/erkek dağılımı yer alıyordu. İstatistikî olarak ortaya konulan kadın/erkek dağılımının gerçekte ne anlama geldiğini ilk bakışta anlamak güç, hatta bu rakamlardan kadının siyasetteki ağırlığını tespit etmek neredeyse imkânsız. Fakat Türkiye siyasetinde, yani devletin karar verme mekanizmalarında kadınların yeteri kadar temsil edilmediği, eril bir siyaset yapıldığı da su götürmez bir gerçek. Türkiyeli siyasetin neden bir türlü kadınlaşamadığının röntgenini çeken ve belirsizliği turnusol kâğıdı netliğinde ortaya koyan Türkiye’de Kadınların Siyasal Temsili – Dişiliksiz Siyaset isimli kitap, Nisan 2015 içinde Bağlam Yayınları tarafından yayımlandı. Prof. Dr. Ayşegül Yaraman tarafından kaleme alınan araştırmanın bu 2. baskısı, yakın tarihli seçim dönemlerini de kapsayacak şekilde genişletilerek tekrar basılmış. Araştırma, siyasetteki kadın temsilinin öncelikle nicelik ve buna bağlı olarak niteliksel sonuçlarını geniş bir tarih aralığında inceliyor. Cumhuriyet öncesi dönemden başlayarak 2011 seçimlerine kadar geçen yıllar boyunca, kadınların siyasetteki varlıklarının, daha doğrusu devletin karar mekanizmalarının kadınları bir türlü istenilen ölçüde kapsa(ya)mamasının sebeplerini uluslararası konjonktür, kadın hareketi ve ulusal gündemler çerçevesinde; seçim propagandalarını ve seçim sonuçlarını basılı medya üzerinden derinlemesine inceleyerek ortaya koymayı amaçlıyor.

Yaraman, Türkiye’de 1934 yılında kadınların seçme ve seçilme hakkı almasının biraz öncesinden başlayarak 2011 yılına dek kadının siyasal temsilinin izini sürüyor. 1934 seçimlerinde parlamentodaki kadın milletvekili oranı %4,5’iken, 1934 yılının rekor temsiliyeti ilk defa 2011 seçimlerinde %14,4’lük bir oranla kırabiliyor. Yaraman buradaki temsiliyetsizliğin izini seçim öncesi ve sonrasındaki yazılı basını tarayarak sürüyor. Zaman zaman güçlü bir kadın hareketinin küresel konjonktürün rüzgârını arkasına alarak, basının gündem belirleme gücünden de beslenerek etkilerini meclise ve parlamenter siyasete yansıtabildiğini kanıtlıyor. Fakat bu üç sacayağından biri eksik olduğunda kadının siyasal varlığı da sessizliğe gömülüyor.

Kitabın alt başlığı olan Dişiliksiz Siyaset çağrıştırdığı çok anlamlılıkla dikkate değer bir algı yaratıyor. Dişiliksiz vurgusu, kimliksiz ve kişiliksiz kelimelerini çağrıştırıyor ve bu birleşime dişi kelimesiyle toplumsal olmayan, biyolojik cinsiyeti yüklüyor. Dişiden yoksun siyaset cinsiyetlerüstü olduğuna dair bir yanılsama yaratsa da her zaman egemeni temsil etmesiyle eril, tek tip olmasıyla da aslında kişiliksiz ve kimliksiz. Türkiye’de siyasal mekanizmalarda yer alabilen kısıtlı sayıdaki kadın da kendilerinden beklenen manada tatmin edici bir politik duruş sergileyemiyorlar. Yaraman bu durumun iki temel sebebini ortaya koyuyor; bu makamlara erişebilen kadınların sayıca az olması sebebiyle etkilerinin kısıtlı olması ve bu kadınların, mekanizmanın ataerkil doğasına ayak uydurup var olmak için erkekleşerek kadınların temsilcisi olmayı başaramaması. Türkiye siyaseti bu kadınlıktan/dişilikten arınmışlıkla dünya sıralamasında oldukça arka sıralara düşüyor. Diğer ülkeler ise dünyada deneyimlenmekte olan farklı bir politikanın da mümkün olabileceğini işaret ediyor.

“Türkiye, 2010 Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksine göre 134 ülke arasında 126. sırada. Siyasal katılımda 99.,. eğitimde 109.’yuz.” (2)

“Meclisler açısından bakıldığında, Ruanda %63,8 kadın parlamenter oran ile ilk sıradadır. Onu Andora, Küba, Şeyseller ve İsveç izlemektedir. Türkiye bu sıralamada 101. durumdadır.” (3)

Kitaptan yaptığım yukarıdaki alıntılarla birlikte girişteki haberin devamını getirelim;

“HDP’nin 268 kadın adayı arasından 18’i milletvekili çıkabilecek sıralardan. Tabii bunun için öncelikle HDP’nin yüzde 10 seçim barajını aşması gerekiyor… CHP Sözcüsü Haluk Koç, aday gösterdikleri kadın milletvekillerinden 40’ının Meclis’e girebilecek sıralardan gösterildiğini söyledi… MHP 2011’deki yüzde 13’lük oy oranını korursa, ilk sıralardan yeniden aday olan mevcut kadın milletvekilleri Meral Akşener, Zühal Topçu ve Ruhsar Demirel’e Osmaniye 3. sıradan aday olan Elif Loğoğlu da eklenebilir… AK Parti, sıraları göz önünde tutulduğunda kadın adayların 50’den fazlasını Meclis’e sokmayı hedefliyor.”(4)

Bu aritmetiğe göre HDP barajı geçtiği takdirde ve diğer partiler bir önceki seçimdeki oranlarına erişirlerse, kadınlar 18+40+4+50=112 kadın milletvekili sayısıyla, 550 toplam milletvekili içinde Cumhuriyet tarihi rekorunu kırarak %20’lik bir oranla temsil edilme şansına kavuşuyor.

“Siyasal temsil, cinsiyetler arasındaki niceliksel eşitsizliğin en vurgulu olduğu etkinliklerden biri olarak tanımlanmaktadır; zira dünya ortalamaları açısından değerlendirildiğinde gerek çalışma yaşamı gerek eğitim açısından kadınların yaklaşık 1/3 oranında erkeklerin yanında yer aldığı görülmüştür. Siyasal temsil alanında eşitliğin sağlanması amacıyla %30’lar civarında bir kota istenmesinin sayısal gerekçesi de buradan doğmuştur.”(5)

“… kadınların dünya genelinde siyasal temsil içindeki oranı %21,9’dur. Türkiye’de ise kadın milletvekili oranı %14,4’tür.” (6)

Yani Cumhuriyet tarihinde kırılacak bu rekor temsiliyet oranı bile dünya genelindeki ortalamaya ancak ulaşabileceği gibi bu sonuçlarla dünya sıralamasındaki durumumuzun ne kadar iyileşeceği ise meçhul.

Diğer yandan seçim sonrası ortaya çıkacağı varsayılan niceliksel varlığın ülke gündeminde kadın politikalarına ağırlık verilmesi ve kadının yeterince temsil edilmesine de yardımcı ol(a)madığını yukarıda belirtmiştim. Aritmetik sayının artışıyla ataerkil söylemden sıyrılarak siyasette kadınlaşma (Feminisation) arasında bir doğru orantı olmasını beklemek de pek gerçekçi değil ne yazık ki.

“… T. Çiller’in kadınlık durumuna dair hiçbir yorum ve çözümden söz etmemesi ve hatta DYP bu yönde bir propaganda geliştirdiği halde bir kadın başbakan olmanın önemine dahi değinmemesi son derece dikkat çekicidir; kadınlığı kullanılan bir siyasetçinin dahi ne denli erkekleştiğinin göstergesidir. Böylece siyasal gündeme kadın katkısının kadın görüntsüyle diğer bir deyişle biçimle sınırlı olduğu belgelenmektedir.”

Yaraman, zaman zaman feminist söylemi sahiplenmiş gözüken partilerin de ikiyüzlü davranışlarını ortaya koyuyor. Sırf seçmen kaybetmemek ve yükselen bir değer olduğu için kadın haklarını savunur gözüken partilerin, konu kadınları seçilebilir yerlerden aday göstermek olunca geri durduğunu, erkekleri tercih ettiğini, aslında feminizmi içselleştirmediklerini ve bunu seçmene hoş gözükmek için sahiplendiklerini de ortaya koyuyor. Yaraman’ın Behiç Ak’ın bir karikatüründen yaptığı alıntı bu durumu net biçimde vurguluyor.

“04.11.2002’de Behiç Ak’ın Cumhuriyet’te yer alan karikatürü seçimlerdeki kadın gerçeğini özetler niteliktedir: Karikatürdeki erkek karakter şöyle demektedir:  “Elbette biz seçmenlerin arasındaki kadın erkek eşitliğinden yanayız. Ama Meclis’te durum farklı. Tabii ki orada öyle değiliz.” (8)

Oysa ki dünyada kadınların eşit güce sahip olduğu yönetimlerde, kendilerine biçilen rollerden sıyrılabildikleri ve farklı yönetim tarzları benimseyebildikleri birçok örnek bulunuyor.

“Kadınlar gerek sorunlar ve gerek çözümler açısından acil, somut, etkin önerilere sahiptirler.” (9)

“Erkek temsilciler maddi konulara ağırlık verirken, kadınlar kente, insana ait sorunlara öncelik tanımaktadırlar. Kadın temsilciler siyaseti kişisel çatışmalar için değil, halkın ortak iyiliğinin arayışı için çözüm üretilen bir arena olarak değerlendirmektedirler. Dolayısıyla kadın siyasal temsilcilerin niceliksel ve niteliksel açıdan anlamlı varlığı yalnızca kadınların değil, tüm toplumun yararına bir bütünselliğe neden olacağı varsayılmaktadır.” (10)

Bunu yapabilmek için de göstermelik ve çoğunlukla ikiyüzlü fırsatlardan çok kadın konusunda zihinlerde bir özgürleşmeye ihtiyaç vardır.

“Her iki cinsten birçok seçmen, kadınların saldırgan, hırslı, mücadeleci, açık sözlü olmasını hoşgörmemektedir; oysa bunlar erkek ya da kadın tüm siyasal temsilci adaylarının seçimleri kazanmasını sağlayabilecek nitelikler olarak kabul görmektedir.” (11)

“Ataerkil düzene son vermek ve gerçekten eşit bir toplum kurmak için kadınların siyasal, ekonomik, kültürel iktidara gereksinimi vardır; ancak düzeni değiştirebilmek amacıyla iktidarı paylaşabilmek için iktidar kavramına kadın bakış açısının eklenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde kadınların kendilerine karşı yapılandırılmış bir iktidar anlayışı içerisinde kendi kimlikleriyle nicel olarak anlamlı bir biçimde var olabilmeleri imkânsızdır.” (12)

Yaraman, dünyadaki ve Türkiye’deki tüm gelişmeleri birinci dalga, ikinci dalga kadın hareketleri ve post-feminizm ekseninde, arka planındaki ekonomi-politikle okuyarak aktarıyor. Yüz yıllık bu süreci ve yolculuğu iğneyle kuyu kazarak derlediği belgelerle ve akıcı üslubuyla paylaşan Yaraman’ın kitabı, tekrar ve tekrar egemen ideolojinin gerçek mücadelenin üstünü nasıl hızla kapatıp kendi yapay gündemiyle rotayı değiştirebildiğini gözler önüne seriyor. Tam da 2023’e hazırlanan Türkiye’nin ufkunu görmeye çalıştığı bu çalkantılı günlerde belirsizliği dağıtmaya birebir bir kitap.

 

 

 


 

(1) Kaynak: http://tr.sputniknews.com/politika/20150408/1014877377.html#ixzz3WqH8658A

(2) Yaraman, Ayşegül, Türkiye’de Kadınların Siyasal Temsili – Dişiliksiz Siyaset, Bağlam Yayınları: İstanbul, 2015, s.224

(3) Age, s.12

(4) Kaynak: http://tr.sputniknews.com/politika/20150408/1014877377.html#ixzz3WqH8658A

(5) Age, pg.43

(6) Age, s.50

(7) Age, s.158-159

(8) Age, s.188

(9) Age, s.36

(10) Age, s.36-37

(11) Age, s.26

(12) Age, s.31

 

Share Button