İlknur Üstün
Yerel yönetimlerde cinsiyet eşitliği uygulamaları deyince hemen örnekler verilen belediyelerden biri, Nilüfer Belediyesi. Nedir Nilüfer belediyesinin alamet-i farikası? Somut örneklerle değerlendirirsen…
Cinsiyet eşitliği açısından baktığımda kadın meclis üyesi sayımız maalesef çok iyi değil. 31 meclis üyesinin sadece 3’ü kadın. Belediyemizde 19 müdürlük var; 5’i erkek 14’ü kadın. 5 başkan yardımcısının biri kadın. Aslında Nilüfer Belediyesini kadınlar yönetiyor diyebiliriz. Türkiye’nin ilk ‘eşitlik birimi’ni kurması, bir ‘eşitlik politikası’nın olması, ‘cinsiyete duyarlı performans ölçümü’ yapması, insan kaynakları politikasında cinsiyete duyarlı davranmayı taahhüt etmesi önemli.
Belediyenin yaptığı tüm hizmetlere cinsiyet eşitliğinin gözetilmesi zorunlu. Ama uygulamak o kadar da kolay olmuyor.
Belediyemizde işe başlayan tüm personel oryantasyon eğitimi alır mesela. Bu eğitimlerden biri de cinsiyet eşitliği ve yerel yönetimler; yaptığı işe göre neler yapması gerektiği, süreçlerimiz anlatılır. Ama dediğim gibi işleyişte her şey anlattığımız ya da beklediğimiz gibi gitmiyor, o yüzden de önlemler alıyoruz. Belediyemizin bir süreç haritası var ve o süreç haritasına ‘iş ve hizmet geliştirme süreci’ ekledik. Dışardan ya da içerden gelen her proje fikri ya da uygulanacak her proje önce cinsiyet etki değerlendirmesine tabii tutulacak, sonra sağlık etki değerlendirmesi, engelliler açısından değerlendirilmesi ve bu üç onayı almadan uygulanmaya konulmayacak.
Eşitlik birimi tüm tasarım ekiplerinde temsil ediliyor ve müdahale ediyor. Proje aşamalarında mimarlarla birlikte çalışıyor. Stratejik plan çalışması yapılıyor şu anda belediyelerde, süreç başladı. Eşitlik Birimi tüm adımlarda ve tüm ekiplerde olup bir uzmandan da danışmanlık alarak 2014-2019 yıllarına ait stratejik planını ve bütçesini tamamen cinsiyete duyarlı yapmaya çalışacak. Çalışmayacak aslında bunu beş yıl önce denemiştik, artık yapacak.
Tüm çalışmaları sağlıklı yapabilmek için veriler ve bu verilerin nasıl toplandığı çok önemli. Eşitlik Birimi olarak yaptığımız ilk iş bu olmuştu; tüm verilerin cinsiyete duyarlı toplanması. Tüm anketlerimizi cinsiyete duyarlı yapıyoruz, hepsini revize ettik. Yeni hiçbir anket Eşitlik Biriminin onayı olmadan yapılamıyor. Yine tüm otomasyon sistemimizi ve yazılımlarımızı da buna göre değiştirdik. Verileriniz cinsiyete duyarlı olunca hizmetleri planlarken de ona göre planlıyorsunuz. Çünkü Nilüfer’de yaşayan kadınların ve kız çocuklarının yüzde yüz olmasa da bizden beklentilerini ölçmüş oluyoruz.
Somut örnekler vermeye devam edersek; tüm basılı materyallerimiz mutlaka cinsiyete duyarlı tasarlanır. Tüm tasarım ekibi ve haber ekibi cinsiyete duyarlı habercilik, dil ve tasarım eğitimleri aldı. Asla basın metinlerimizde ya da basılı herhangi bir mecramızda ‘bayan’ kelimesi, ‘kadınlarımız’ kelimesi kullanılmaz, çünkü kullanılamaz. Örneğin spor kulübümüzün futbol kurslarının duyurusu ile ilgili afiş tasarlanırken kız çocuk da konuldu tasarıma ve futbol kursuna iki kız öğrenci kayıt yaptırdı. Zaten tepkilerden hemen doğru bir iş yaptığınızı anlıyorsunuz. Kimse de ‘aaa kızlar futbol oynar mı?’ demedi. Spor kulübündeki arkadaşlarımız baştan olmaz demişlerdi ama yıkmak gerekiyor bu kalıpları. Eşitlik Biriminin işi de bu zaten. Ve aslında belediyede feminist olmak burada işe yarıyor.
Peki politikaların oluşma, karar ve uygulama aşamalarına orada yaşayanlar da katılabiliyor mu, ya da kimler katılabiliyor? Katılım için ne tür yöntemlerin, yapıların olduğunu, bu yöntemlerin ne kadar işlediğini, yarattığı somut sonuçlarıyla anlatır mısın?
Nilüfer Belediyesi öncelikle stratejik plan yaparken tüm iç ve dış paydaşları yani işbirliği yaptığı tüm kamu kurum ve kurumlarını, meslek örgütlerini, sivil toplum kuruluşlarını, kadın örgütlerini, sendikaları, vatandaşları sürece katıyor. Tüm paydaşlarla özel toplantılar düzenliyor. Talepleri alıyor, değerlendiriyor ve stratejik planda da yer vermeye kendi planlamaları ve bütçesi doğrultusunda özen gösteriyor. Ama asıl yaptığı katılımcılık anlamında ‘mahalle komiteleri’ oluşumu. Beş yıldır uyguladığı bir oluşum mahalle komiteleri. Her mahallede mahalle komiteleri var, her yıl seçimleri gerçekleşiyor ve mahalleli kendi yapıyor. Biz sadece lojistik destek sağlıyoruz. Komitelerde yüzde elli kadın ve engelli kotası uygulaması var. Aynı zamanda mahalle komitelerinin bir yürütmesi oluyor. O yürütmede de yüzde elli kadın kotası uygulanıyor. Mahallelerde artık kararları mahalleli veriyor, mahalle komitesi aracılığıyla belediyeye iletiyor ve belediye de yapıyor. Mahalle muhtarları mahalle komitelerinin zorunlu üyesi ve tüm çalışmalarda birebir içinde yer alıyor. Örneğin mahallemizin öncelikli neye ihtiyacı var park mı, spor tesisi mi, yol yapımı mı toplantılarla tartışıp birlikte karar veriyorlar. Sonrasında belediyeye rapor olarak sunuyorlar, belediye de bütçesini, planlamasını ona göre yapıyor o mahallede. Mesela Nilüfer Belediyesi 2014 yılını park yılı ilan etti. 209 tane parkımız var. Belediyede bir iyileştirme ekibi kuruldu. Bu ekibin olmazsa olmazı Eşitlik Birimi ve Engelli Hizmet Birimi. Parkları kadınlar, çocuklar ve tüm dezavantajlı gruplar açısından değerlendirebilmek için bir tespit formu oluşturduk. Sonrasında mahalle komitelerine bir toplantı ile bu tespit formunu ve cinsiyete duyarlı parkın, engellilere duyarlı parkın nasıl olması gerektiğini, anlattık. 42 mahalle komitesinin üyeleri kendi mahallelerindeki parkları yerinde inceledi, fotoğrafladı ve raporladı. Bize ve tüm üst yönetime bunu sundular. Yapılan tespitler ve oluşturulan talepler doğrultusunda parklarda revizyona başladık. Kadınların en çok şikayetçi oldukları ve sorun yaşadıkları konu aydınlatmaydı. Çözmek için gerekli işlemler hemen gerçekleştirildi. Mahalleli kendi parkıyla ilgili sorunu kendi tespit etti, bize bildirdi. Biz de çözüyoruz.
Tüm bu süreçlerde belediyenin imkânları ve engelleri neler?
Bence belediyenin imkânları sonsuz, tabii yapmak isterse, niyeti varsa. Eşitlik Birimi tüm bu imkânları ve niyetleri sorgulamak ve zorlamak için var ve bunu da yapıyor zaten. Engeller fiziki, teknik değil aslında en azından ben öyle düşünüyorum. Tamamen zihniyetle ve farkındalıkla ilgili bir şey. Çünkü aslında kocaman kocaman bütçeler gerekmiyor bu işler için. Hatta süreci en başından doğru işletirseniz daha bile azalıyor maliyetler. Yanlış bir şeyi düzeltmeye çalışmak, yani bir binaya sonradan çocuk oyun odası koymaya çalışmak daha maliyetli. Dediğim gibi tek engel farkındalık. Bu da zaman isteyen bir şey maalesef. Cinsiyete duyarlı mimari anlatıp sonra mucizeler beklemeniz komik. Ve yine en somut ve temel engel şu, kadınlara özel hizmet üretmenin tersinden tüm yurttaşlara ayrımcılık doğurduğuna olan inanç. ‘Önce insan’, bizim sloganlarımızdan biri mesela. Biz zaten insana hizmet ediyoruz, ayrımcılık yapmıyoruz deniliyor. Bu çok kalıplaşmış bir düşünce ve benim en başından beri ve hâlâ aşmaya çalıştığım, bıkmadan usanmadan “ama…” diye anlattığım bir konu. Çok zor bu kalıpları kırmak, ama imkânsız değil. O yüzden de ben mesela mümkün olduğunca çok kenti Nilüfer’i ve özellikle de bizim kendi binalarımızı, sokaklarımızı, tesislerimizi fotoğraflıyorum ve onlar üzerinden anlatıyorum neden kadınlara özel uygulamalar yapmamız gerektiğini. Bu etkili bir yöntem.
Kadın örgütleri belediye çalışmalarının neresinde duruyor?
Kadın örgütleri belediyenin çalışmalarının tam da orta yerinde duruyorlar. Belediyenin yaptığı (ve bildiğim kadarıyla başka örneği de yok, şimdi yetmediği için ikincisi yapılıyor) dernekler yerleşkesi var. Orada derneklere yer verildi. Sadece Nilüfer ilçesi sınırlarında faaliyet yürüten dernekler değil. Türkiye Psikiyatri Derneği örneğin ya da Mor Salkım Kadın Derneği gibi tüm kentte faaliyet yürüten dernekler. Toplantı salonları var. Yer verilemeyenler için de adres olması açısından posta kutuları var. Örneğin biz orada kadın derneklerini ihaleye sokmadık ve doğrudan yer verdik, öncelikliler, dedik. Ve elbet ki kadın bakış açımıza uygun olan her türlü talepleri tarafımızdan koşulsuz şartsız desteklenir. Belediyemizde öyle bir düstur var; gençlere, kadınlara ve engellilere hayır denmez.
Yine 2009 yerel seçimlerinde belediyeye bazı beldeler bağlandı. Bunlar kırsal alanda, ağırlıklı tarımla ve hayvancılıkla geçinen beldeler. Orada ciddi kadın emeği ve ürünü olduğunu gözlemledik. Bunun üzerine her beldede kadınların örgütlenmesi gerektiğini anlattık; dernek nedir, nasıl kurulur, neler yapar, girişimcilik, pansiyonculuk gibi… Bilinç yükseltme çalışmaları yaptık. Dernekleşmelerini destekledik. Şu anda 8 tane köy kadın derneği var. Birçoğunun yerini belediye verdi. Hemen hemen hepsi üretiyor, satış yapıyor ve para kazanıyor. Şimdi pazarlama alanı yaratmak için kadın derneklerine satış merkezi kuruyoruz. Dernekler, kooperatifler ve bireysel kadınlar orada istedikleri gibi satış yapabilecekler. Onlar markalarını yaratırken biz de Merkezde çocuk oyun alanı, küçük bir kreş yaparak katkı sunacağız. Şimdilerde biraz da sosyal işletmecilik üzerine kafa yoruyoruz, gerçekleştirebilirsek kadınlar için sosyal işletme modelleri uygulamak istiyoruz. Bu konuda Çöp-Adam gibi, KEDEV gibi girişimler incelendi ancak yerinde incelemeler henüz yapılmadı. Bunun dışında yabancı ülke örneklerini inceliyoruz. Mart ayında yerinde incelemek için bir teknik gezi düzenleyeceğiz ve en iyi modeli -uygulanabilir tabi- bulmaya ve uygulamaya çalışacağız.
Bu arada ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Türkiye için çok yeni bir konu bu maalesef. Mevzuat kesinlikle uygun değil. Bu alanda çalışan yetişmiş insan neredeyse hiç yok. Dolayısıyla birçok belediyede yönetmelik gereği eşitlik birimleri var ama fiiliyatta, uygulanan hiçbir şey yok. Yabancı örnekleri inceleyerek kendi mevzuatımıza da uydurarak el yordamıyla bir şeyler yapıyoruz. O da oldukça zorlayıcı oluyor. Örneğin bir şey yapmak istiyorsunuz, üst yönetime sunuyorsunuz, soruyor size: “Var mı örneği, kim yapmış?” Yok! Mevzuata uygun mu, hayır ama doğru olan bu. Orada kalıyorsunuz işte! Sonuçta bir kamu kurumundasınız ve sizi sınırlayan yasalar var. Dediğim gibi engel mi, evet engel bunlar ama ben yine de en büyük engelin erkek egemen zihniyet olduğunu düşünüyorum. Dört yıldır her 8 Martta kadın personelimize tatil yapıyoruz belediye olarak, hâlâ erkek personelimizden ayrımcılık yaptığımıza dair eleştiriler alıyoruz. Ama azalacak, değişecek diye umutluyum. Yoksa çok zor bu işi yapmak.
Belediyede bir feministin olmasının tüm bunlardaki rolü nedir?
Çok kişisel bir yanıt olacak ama belediyemizde cinsiyet eşitliğine duyarlılık, benim yüzümden gündeme geldi. Yıllardır kadın hareketi içinde olmam, feminist olmam ve bu meselelere kafa yormamdan dolayı geldi. Ama şansım şu idi, o dönemde İsveç Umeo Belediyesi ile ortak projeler yürütüyorduk. Onlar bu konularda oldukça iyilerdi ve üst yönetim orada görmüştü ‘eşitlik birimi’. Ben önerdiğimde de “aaaa o da ne ki?” demediler ve kurduk. Devam ediyoruz.
Öte yandan bir feminist olarak belediyede çalışmanın benim için anlamı “zorluk”, çalışanlar ve özellikle de üst yönetim için ise ‘bela’ demek, ‘erkek düşmanı’ demek. Tabi, bu zihniyetle başa çıkmaya çalışmak fazla yorucu ve yıpratıcı. Ama yine de her ne kadar Nilüfer Belediyesini kendi kendime değerlendirirken bazen haksızlık etsem de yapılanları sıralayınca ‘yok canım, fena değiliz’ diyorum. Bu konuda çalışan ilk ve az belediyeden biriyiz. Birçok belediyeye bu konuda yol gösterdik, bilgimizi, deneyimimizi paylaştık, devam da ediyoruz. Uygulamalarımız örnek alınıyor, gelinip yerinde inceleniyor.
Yeni yasa nasıl, ne kadar etkiliyor Nilüfer Belediyesini?
Yeni yasadan fazlasıyla etkileniyoruz. Sınırları içerisinde çok fazla köy ve kırsal alan bulunan bir belediye olduğumuz için. Artık köy değil mahalle ve uzak da olsa her yere götürdüğünüz hizmeti götürmek zorundasınız, bu da tüm planlarınızı ve bütçenizi ona göre revize etmeniz ya da yapmanız demek. Ayrıca kırsalda, köylerde ihtiyaçlar daha farklı oluyor. O yüzden de ilk iş Kırsal Alan Ofisi kurdu belediye ve bu konuda uzman bir danışmanla çalışıyor şimdi. Önümüzdeki günlerde kadın dernekleriyle bir Köy Kadın Dernekleri Forumu düzenleyeceğiz ve orada ihtiyaç tespiti yapacağız.
Ya yerel seçimler nasıl etkiler belediyeyi?
Hepimizin bildiği gibi yönetim değişince birçok şey de değişiyor belediyelerde. Bunu önlemek, tüm bu yaptıklarımızın sürdürülebilirliğini sağlamak için, yaptığımız her şeyi kalite yönetim sistemi gereği de süreç haritamızda yazılı ve kalıcı hale getiriyoruz. Ve zaten tüm personelimiz de artık bu konuda duyarlı ve farkındalığı gelişmiş durumda. Çok bir değişim yaşanacağını düşünmüyorum açıkçası.
Bu makale Amargi Yerel Seçimler Özel Sayısı’ndan alınmıştır. Derginin tamamı için lütfen
tıklayınız.