Duygu Dalgıç
6360 Sayılı Kanun ve Türkiye Yerel Yönetim Sistemine Etkileri
Anayasa’nın 127. maddesinde yerel yönetimler; il, belediye ve köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen, karar organları kanunda gösterilen ve seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileri olarak düzenlenmiştir. Ve yerel yönetimler; belediye, il özel idaresi ve köy olarak sınıflandırılmıştır.
6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla yapılan değişiklikle, mevcut 16 büyükşehir belediyesine 13 kent daha eklenmiştir (R.G. 06.12.2012, No: 28489). Son olarak 6360 sayılı Kanunda, 6447 sayılı Kanunla yapılan bir değişiklikle Ordu kenti de büyükşehir haline getirilmiştir (R.G. 22.03.2013, No: 28595).
Yeni büyükşehirlerin kurulmasına ilişkin yasa, TBMM’ne gelmeden önce hazırlık aşamasında, konu hakkında ilgili kurumların, belediye birliklerinin, belediyelerin, sivil toplum örgütlerinin ve meslek odalarının görüşleri alınmadan hazırlanmıştır.
6360 ve 6447 sayılı Kanunlar ile Türkiye Yerel Yönetim sistemine getirilen düzenlemeler;
- 14 il belediyesi; Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa, Van ve Ordu, büyükşehir belediyesi statüsünü alacaktır.
- Yeni kurulacak 14 büyükşehir belediyesi ile mevcut büyükşehir belediyelerinin; Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsun, sınırları olmak üzere 30 büyükşehir belediyesinin sınırı il mülki sınırı olarak genişleyecektir.
- 30 Büyükşehir belediyesinin sınırı il mülki sınırı olarak genişletilecek;
- Büyükşehir sınırları içindeki 1032 belde belediyesi ve 16.082 köyün tüzel kişiliği kaldırılmış,
- Köyler ve belde belediyeleri mahalle olarak ilgili ilçe belediyesine bağlanmıştır.
TÜİK 2011 verilerine göre, nüfusu iki binin altında kalan 599 belde belediyesi Mart 2014 mahalli idareler genel seçiminden itibaren KÖYE dönüştürülmektedir.
Buna göre, şu anda var olan ve 30 Mart 2014 mahalli idareler seçimleriyle oluşacak belediyelerin sayıları aşağıdaki tabloda görüldüğü gibidir:
BelediyeTürleri |
Sayı
|
Mevcut
|
Yeni Durum
|
Büyükşehir |
16
|
30
|
Büyükşehir İlçe |
143
|
519
|
İl |
65
|
51
|
İlçe |
749
|
398
|
Belde |
1.977
|
357
|
TOPLAM |
2.950
|
1.354
|
Yeni büyükşehir belediyesi olan Manisa özelinde bir örnekle somutlaştıralım. Manisa’da toplam yerleşim yeri sayısı; ilçe, belde, köy ve bağlıları ile birlikte 1584’tür. Üstelik bugünkü il merkezi ile ilçelerdeki mahalle bölünmeleri hiç katılmadan bu sayıya erişilmektedir. Büyükşehir belediye başkanı seçilecek bir kişinin, mesafelerden bağımsız biçimde, yönetme yetkisine sahip olduğu tüm yerleşmeleri dönem boyunca yalnızca 1 kez gidip görmek ve ziyaret etmek istemesi ve her gün bir yerleşmeye gitmesi durumunda görev süresi bu ziyaretler için dahi yeterli olmamaktadır. Üstelik bu hesaplamada, ilçelerdeki mahalle bölünmeleri hiç dikkate alınmamıştır.
Büyükşehir Belediyelerinin yerel kamu hizmetlerini, il sınırları içindeki yerleşmelere ve vatandaşlara götürmesi gerekmektedir. Örneğin, 2,5 milyon nüfuslu Konya Büyükşehir Belediyesinin hizmet alanı 41.000 km2 iken, 17 milyon nüfuslu Avrupa Birliğine üye olan ülkelerden Hollanda’nın hizmet alanı 41.500 km2dir. Bir yandan hizmete ulaşmak zorlaşırken, diğer yandan alınan hizmetler (su, kanalizasyon vb.) pahalılaşması kaçınılmaz olacaktır.
Bu düzenlemeler; Anayasanın 127. Maddesindeki “yerinden yönetim” ilkesi, Avrupa Birliğinin “hizmetlerin halka en yakın birimler eliyle görülmesi – subsidiarite” ilkesi ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının 5. Maddesi, “yerel yönetim sınırlarında değişikliğin, imkanlar dahilinde bir referandumla gerçekleştirilmesi gerekir” ilkesi dikkate alınmadan gerçekleştirilmiştir. 31 Mart 2014 tarihi itibarıyla mevcut yasal düzenlemeler, ülkemizdeki yerel yönetimlerin hizmetlerin yerelden sağlanması ve hemşehrilerin kentsel karar alma süreçlerine katılması ve demokratik yerel yönetim sistemi açısından büyük sıkıntılar yaşanmasını beraberinde getirecektir.
Yapılan bu düzenlemeler sonucunda Türkiye nüfusunun %76’sı büyükşehir belediye sınırlarında, %16’sı diğer belediyelerde ve %8’i de köylerde yaşayacaktır.
Belediye veKöyler |
Nüfus
|
Mevcut
|
Yeni Durum
|
BüyükşehirBelediyeleri |
35.467.356
|
58.053.547
|
Diğer Belediyeler |
28.275.691
|
12.070.171
|
Toplam BelediyeNüfusu |
63.743.047
|
70.123.718
|
Köyler |
11.884.337
|
5.503.666
|
TOPLAM |
75.627.384
|
75.627.384
|
6360 sayılı Kanun ile büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki idare sınırı olacağından, bu iller sınırındaki tüm köy ve beldeler mahalleye dönüştürülmüş olup, bu durum yerel yönetim kültürünün pek çok yerleşmeden silinmesine ve ortadan kalkmasına neden olacaktır. Oysa ki, Anadolu topraklarında bugüne kadar varlığını sürdürmüş yerleşmelerin bir bölümünde belediye kültürü, Cumhuriyet’ten de eskiye dayanmaktadır. Örneğin; bu Yasa ile kapatılacak ve mahalleye dönüşecek olan İzmir‘in Ödemiş ilçesi, Birgi Beldesi‘nde belediye teşkilatının kuruluş tarihi 1889’dur. Osmanlı öncesinde, Aydınoğlu Beyliği‘ne başkentlik yapmış, yerleşim tarihi ilk çağlara uzanan bir yerleşmenin 123 yıllık belediyesi kapatılırken, önemli bir yerel yönetim kültürü de ortadan kaldırılmakta ve yok edilmektedir.
Bir diğer önemli düzenleme ise il özel idarelerine ilişkindir. Mevcut büyükşehir belediyesi olan (16) ve yeni kurulan büyükşehir belediyesi (14) illerde, 30 il özel idaresinin tüzel kişiliği kaldırılmaktadır. İl Özel İdaresi karar organı olan İl Genel Meclisi tüzel kişiliği kaldırıldığından, hemşehriler 30 İl’de seçimde il genel meclisi üyelerini seçemeyecektir. Yerel demokrasi açısından, hemşehrilerin seçme hakkını kullanarak seçtikleri il genel meclis üyelerini seçmemelerine karşın; merkezi yönetimin taşra teşkilatı olan valilik yapılanması tüzel kişiliği devam etmektedir.
Mahalleye Dönüşen Köylerde; ‘ilçe belediyeleri veya ilçe belediyelerinin talep etmeleri hâlinde, büyükşehir belediyeleri; ticari amaç taşımayan yapılar için yürürlükteki imar mevzuatı doğrultusunda yörenin geleneksel, kültürel ve mimari özelliklerine uygun tip mimari projeler yapar veya yaptırır’ düzenlemesi yer almaktadır.
Yasa ile tüzel kişiliği kaldırılan ve mahalleye dönüşen köylerde “yörenin geleneksel, kültürel ve mimari özelliklerine uygun tip mimari projeler” yapılması ve bu projelerin uygulanması öngörülmüştür. Mahalleye dönüşen ve “ruhsatlı yapılaşma” kavramı ile tanışacak olan köylerde kısa süre içinde ortaya çıkacak olan karmaşanın giderilmesi açısından bir çözüm arayışı gibi düşünülmüş olan bu düzenleme ile köylerimizin tek tip yapılarla donatılması riski ortaya çıkacaktır.
Yasa ile köy tüzel kişiliğini yani kimliğini yitiren bu köyler, böylesi bir uygulama ile de kimliğinden tümüyle uzaklaşma ve kendi kültürüne yabancılaşma riski ile karşı karşıya kalacaktır. Her ne kadar düzenlemede “yörenin geleneksel, kültürel ve mimari özelliklerine uygun tip mimari projeler” tanımlaması getirilmişse de, özellikle belediyelerin teknik, mimari ve sanatsal kapasitesi düşünüldüğünde, projelerde başarıdan çok hayal kırıklığı yaşanması olasılığı büyüktür. Bu durum, yerel kimliğin bugüne kadar gelebildiği bazı köylerin de taklit yapılarla dolması, kimliğinden uzaklaşmasına neden olabilecektir.
Yapılan değişiklikle, büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000 üzerindeki belediyeler kadınlar ve çocuklar için sığınma evi açmak zorundadırlar. Diğer belediyeler de mali durumları ve hizmet önceliklerini değerlendirerek kadınlar ve çocuklar için sığınma evleri açabileceklerdir. Elbette, kadına yönelik şiddet ve aile-içi şiddetin önlenmesinde önemli bir araç olarak kabul edilen sığınma evlerinin açılmasının zorunlu haline getirilmesi önemli bir gelişmedir. Ancak, ilgili kadın örgütlerinin sığınakların açılması ve işletilmesi sürecinde yer almasına ilişkin bir düzenlemenin olmaması, belediyelerin konuya ilişkin yaklaşımları ve uzman personel yapısı göz önünde bulundurulduğunda, çok önemli bir araç olan sığınma evi uygulamalarında istenmeyen deneyimlerin yaşanma riskini taşıyacaktır.
Kamu Yönetimi sistemimize yeni bir kurum olarak Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı eklenmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarının yatırım ve hizmetlerinin etkin olarak yapılması, izlenmesi ve koordinasyonu amacıyla büyükşehir belediyelerinin bulunduğu 30 ilde valiye bağlı olarak kurulacaktır.
Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığının görevleri, afet ve acil yardım hizmetlerinin koordinasyonu ve yürütülmesi, ilin tanıtımı, gerektiğinde merkezi idarenin taşrada yapacağı yatırımların yapılması ve koordine edilmesi, temsil, tören, ödüllendirme ve protokol hizmetlerinin yürütülmesi, ildeki kamu kurum ve kuruluşlarına rehberlik edilmesi ve bunların denetlenmesi, şeklinde düzenlenmiştir. Bununla birlikte, Maliye Bakanlığınca, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarının görev ve sorumluluklarını yerine getirebilmesi için her yıl İçişleri Bakanlığı bütçesine yeterli ödeneğin konulacağı, düzenlenmiştir.
Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları, 30 büyükşehir belediyesinde il özel idarelerinin kapatılmasıyla ortaya çıkması olası boşluğu doldurmak amacıyla valinin idaresinde oluşturulmuştur. Böylelikle günümüzde il genel meclisleri aracılığıyla, seçilmiş yerel karar vericilere ait olan, yerel yatırımlara yönelik bazı karar ve tercihler, doğrudan merkezi idarenin atanmış görevlilerine alınmaktadır.
Son olarak yukarıdaki tespitler ışığında, Bütünşehir Belediye Yönetimi anlayışının, Türkiye’de güçlü ve etkin hizmet üreten yerel yönetimleri ve yerel demokrasiyi zedeleyeceği değerlendirmesinde bulunmak şaşırtıcı olmayacaktır. Mevcut yerel yönetim yapısında, siyasal ve toplumsal hayata katılımlarının, hizmetlere erişimlerinin önünde birçok engel olan kadınların durumunun ise getirilen bu yeni düzenlemelerle iyiden iyiye zorlaşacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu makale Amargi Yerel Seçimler Özel Sayısı’ndan alınmıştır. Derginin tamamı için lütfen tıklayınız.