Hayatı Yeniden Tasarlamak İstiyoruz
Sema Aslan
Permakültür Türkiye için hem yeni hem de geçmişi yıllar öncesine dayanan bir sürdürülebilir yaşam uygulaması. Son yıllarda Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü ve Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği’nin düzenlediği eğitimler ile başta Bayramiç ve Datça olmak üzere çeşitli bölgelerde sürdürülen permakültür uygulamalarıyla adından daha fazla söz ettiren bu tasarım fikri, esasında ‘90’ların ikinci yarısında Ankara’da adından söz ettiren Hocamköy girişiminde gündeme gelmiş. Fakat sonra yıllarca unutulmuş. Şimdi permakültür sayesinde doğanın kendinde olan yenilenebilir olma kapasitesini tekrar hatırlama fırsatımız var.
Filiz Telek, Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun. Yaşamını ‘armağan ekonomisi’nin esaslarına uygun olarak sürdürüyor. 2005’den bu yana permakültür uygulamalarıyla ilgili çalışmalar yapıyor. Kendisini bir ‘örgütçü’ olarak tanımlamak mümkün zira sürdürülebilir yaşam için örgütlediği pek çok etkinlik ve hareket mevcut: “Yıllar önce insanın ruhunu sıkan, zihnini bulandıran ve yaşam neşesini kaçıran organizasyonlardan uzak durma kararı aldım ve buna sadık kaldım. Resmini net gördüğüm güzelim dünya için ne gerekiyorsa onu yaptım. İnsanlara ilham vermek için, sürdürülebilir bir yaşamın gerektirdiği becerilere sahip olabilelim diye film festivali de organize ettim, permakültür ağı oluşsun diye de uğraştım, ekolojik mimari çalıştayı da koordine ettim, grup süreçleri kolaylaştırıcılığı da yaptım. Nasıl olur, olmaz demedim, kolları sıvayıp giriştim gönlüme düşen fikri gerçekleştirmeye.” Söz, Filiz’de.
Yaşamını doğanın kurallarına uygun sürdürür görünüyorsun. Toprağın doğal sürecine, sürdürülebilir yaşam prensiplerine ilgin nereden geliyor?
2005’te çalıştığım uluslararası bir STK’dan ayrılarak, doğaya yakın bir hayat sürdürme kararı aldım. Büyük şehirlerde doğmuş, büyümüş bir insanken, tam da 30’lu yaşlarımda, doğaya yakın yaşamanın nasıl bir şey olacağını merak ettim, ilgilendim. Bir arkadaşımın Kanada’nın kırsalında başlattığı bir çiftlik / öğrenme merkezi vardı; hem destek olmak hem de yeni bir şeyler öğrenmek üzere üç ay bu çiftlikte kaldım. Orada küçük bir bahçede, sadece “Permakültüre Giriş” kitabını okuyarak, permakültür prensiplerine uygun bir çalışma yaptık. Diyordum ki, bu bahçeden de bir şey yetişirse, ben hemen permakültürü öğrenir ve yaygınlaştırmaya çalışırım! Nihayetinde çok zor bir topraktan çok verimli bir bahçe yarattık! Şu anda ciddi olarak ihtiyaç duyduğumuz, bizi şifalandıracak bir dünya görüşüdür permakültür. Özetle, toprak kaybı, kirlilik, iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin azalması gibi gündemde olan tüm sorunlarımıza çözüm önerileri getiren bir bilgi bütünü, permakültür.
Türkiye’de permakültür eğitimlerinde de rol sahibisin.
2009’da artık Türkiye’de de bir şeyler yapmak gerektiğine karar verdim ve üç ayrı eğitim organize ettim. Steve Read, Fransa’dan bu eğitim için geldi; İstanbul’da ve Antalya Yunus Emre Çiftliği’nde sertifika eğitimleri verdi. Ardından Amerikalı eğitmen, bilge kadın Penny Livingston ile çalıştık. Bu süreçte özellikle kadın ekolünden eğitmenlerin gelmesini tercih ettim çünkü topluluk olmayı, topluluklarla çalışmayı kadınlar daha iyi becerebiliyor bence. Permakültür sadece sebze meyve yetiştirmek, bahçe bostan yapmak değil. Permakültür tüm bir yaşam ağının ilmek ilmek örülmesi, birbiriyle ilişkilendirilmesi demek aslında. Bir şeyin bir diğerini beslediği, bir döngünün olduğu muhteşem bir sistem var doğada. Biz, doğadan ilham alarak hayatı yeniden tasarlamak istiyoruz aslında. Ve ben bunu da kadınların daha iyi yapabildiğini, hatta içgüdüsel olarak yapabildiğini düşünüyorum.
Bir de Slow Food Gençlik Hareketi’ni örgütledin bu arada…
Evet. Buğday Derneği’nde çalışıyordum ve Şişli Organik Pazar’ı açan ekibin içindeydim o sıra; organik pazar, açıldıktan kısa bir süre sonra bir platforma dönüştü. Orada, Buğday Derneği aracılığıyla Türkiye’deki organik çiftlikler ve organik tarım hareketiyle, akabinde de Slow Food hareketiyle tanıştım ve Terra Madre’ye gitmeyi koydum kafama. Ve gittim! 8 bin kişilik bir dünya! İnanılmaz ilham verici bir tecrübeydi. Döndüğümde Slow Food Gençlik Gıda Hareketi’ne öncülük ettim. Bir yıl süreyle özellikle üniversitelerde birçok etkinlik düzenledik. Fakat sonrasında ben kendi yolculuğumda Slow Food hareketinden biraz uzaklaştım…
Tüm bahsettiğin süreçlerde şehirli bir hareket örmüşsün aslında.
Evet. Permakültür de köylünün ya da çiftçinin değil, büyük kentlerde yaşayıp aslında kırsala kaymak isteyen ya da kentte uygulamanın yollarını arayan insanların ilgisini çekiyor bugün en çok.
Tam da bu yüzden biraz kenarda, biraz marjinal bir hareket olarak kalma tehlikesi var mı?
Olabilir. Adı bile anlaşılamıyor ilk anda. Fakat kırsal uygulamaları da giderek artıyor permakültürün. Çünkü yerel insan ağını da sürece dâhil etmek, önemli. Gerçi şöyle bir sorun oluyor: Kentten kırsala gidenlerin zaman zaman üstten bir bakışı olduğu doğru, ancak işin komik yanı, köylü de “Bunlar bir şey anlamıyorlar,” deyip dışarıdan gelenleri ciddiye almayabiliyor. Zamanla aşılabilecek bir sorun bu bence. Çiftçi, kentlinin karşı karşıya olduğu sorunlardan muaf olmadığına göre, yani, toprak her durumda ve her yerde kaybedildiğine göre, bu hareketin marjinal kalmasının kimseye yararı olmaz.
Permakültür, sadece kırsalda değil, kentte, apartmanlarda da uygulanabilir çözümler sunuyor diyorsun fakat günlük yaşam trafiği içinde bir de biyolojik atıkları saksıya, bahçeye gömelim; balkonda solucanlı kompost yapalım, ekşi maya, reçel, salçayla uğraşalım derken, kadınların canı çıkmaz mı? Önerisi nedir permakültürün?
Valla permakültürün önerisi mi, Filiz’in önerisi mi bilemiyorum ama önce insanları yan yana getirmemiz lazım. Kadınlar binlerce yıl birlikte yaşamışlar. Kim yalnız yapmış üretimini? Şarkılarla türkülerle, kutlanarak üretmiş kadın… O zaman insanları bir araya getireceğiz. Kadın çemberleri var; mesela ben bu çemberlerden birine dâhilim. Periyodik olarak bir araya geliyoruz, yemekler yapıyoruz, hikâyelerimizi paylaşıyoruz vs. Bir başka örnek: İstanbul’da bir permakültür grubu bir araya gelerek, imece usulüyle birbirlerinin bahçelerini tasarlıyor. İki kişinin bahçesinde çalıştıysanız, siz de bahçeniz için destek alabilme hakkı kazanıyorsunuz. Böyle böyle işler kolaylaşabilir mi? Birlikte öğrenmek ve üretmek çok önemli. Kompost ya da ekşi maya önemli ama bana sorarsanız, buradan, temas etmekten başlamak lazım.