Oysa ben dilin doğrudan kullanımını severim

Parlak Cevriye
Acelem vardı. Merakım vardı. Ayıp mı? Artık neyse o işler ben de dahil olmak istiyordum onlara. Ama şu daha önce hiç yapmamışlık meselesi ayak bağı oluyordu bana. Yok hayır, “ilki” üzerine kafa yorduğum sanılmasın. İlk defası şöyle olmalı, ay çok sevdiğin biri olmalı, en güzeli olmalı, bıdı bıdı bir sürü kriter. Sanki iş başvurusu yapıyoruz! Ben sadece bir an önce işin şu ilk kısmını geçip daha derinlerine, daha güzellerine doğru yol almak istiyordum. “Ne kadar ileri gittiniz?” sorusuna dil çıkarmak istiyordum yani.
Önce erkek arkadaşıma karşı mücadele vermem gerekti. Zavallı, dehşete düşmüştü. Hep aynı şeyi tekrarlayıp duruyordu: “Emin misin? Emin misin? Bak gerçekten emin misin?” Allah allah, eminim işte, yahu gelsene sen! Yok! Garibim lise öğrencisi, “Böyle bir sorumluluğu alamam, ya sonra üzülürsen, pişman olursan?” demişti; arkadaşa asıl sorumluluğun kimde olduğunu anlatırken, herhalde farkında olmadan hayatımın ilk feminist mücadelesini vermiş oldum. Ah, o ikna süreci! Neyse, sonunda amacıma ulaştım, o gizemli kapıdan içeri adımımı attım. Attım atmasına ama öyle herkesin anlattığı gibi bir zevkler denizine falan da düşmedim. Önemli olan şu girişi yapabilmekti; bir nevi, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam, önemli olan gramer değil pratik yapmak!” diyerek yola koyuldum.
Şimdi hatırlıyorum da, her şeye rağmen bir parça hayâl kırıklığı da olmuş o ilk yıllar. Tahmin edersiniz sürekli bir pata küte hali… Hep aynı şey, hep aynı şey! Bütün yeniliğine rağmen, son kertede sıkıcı işte! Zira bir fikir olarak merak başka bir şey; keşfetmek, öğrenmek, kendini bilmek başka bir şey. Ben sonradan anladım; insanın “ne hoşuna gider ne gitmez, ne sever ne sevmez” bilmesi, daha doğrusu kendi bedeninin bilgisine vakıf olması gerekiyor o hazda bir iddiası varsa eğer. Ne kadar derindir tartışılır lakin, adamların bir fikri var olan bitene dair. Bir çeşit pratikten geliyorlar. Hep pipilerini birbirlerine göstermişler, beraber porno film seyredip yan yana yoldaşça mastürbasyon yapmışlar. Cinsellik, haz, zevk hep gündelik hayatlarının olağan bir parçası olmuş. En azından kendi bedenlerinin bilgisine vakıflar. Genelde de o kadarına vakıflar aslında, o pata küte hal de bu yüzden. Kaç senedir bu işlerle meşgul olan koca koca adamlar var mesela, daha bir kadının kukusunu öpmemiş. Hiç! Bilmiyor işte nasıl sevilir bir kadın, nasıl dokunulur ona…
Adamların pratiği sürekli başlangıç düzeyinde kalsa da pratik pratiktir. Halbuki ben öyle mi? Çocukluğumun hayâl meyal ayıp oyunları ile ilk pata küteler arası yok. Ah, o boşa harcanmış yıllarım! Benim büyüdüğüm aile tepeden tırnağa kadın familyası olmasına rağmen, özellikle o yıllarda sanki seks diye bir şey yokmuş gibi davranılırdı. Bizler cinsel-nötr yaratıklardık. Yanlış anlaşılmasın, öyle regl olunca kimse yüzüme tokat atmadı, “gece çıkamazsın, erkek arkadaşın olamaz!” da denmedi ama diğer yandan, kimse de elimden tutmadı! Etrafımdaki kız arkadaşlarım da benim kadar meraklıydı. Cinsellik çok konuştuğumuz, hayâl ettiğimiz ama yapmadığımız bir şeydi. Mutlaka birileriyle beraber yapılmalıydı! Tam da bu yüzden hevesle yeterince büyümeyi bekliyorduk. Ama kendimle azıcık vakit geçirseydim, o tüylenen, terleyen, büyüyen bedenin başka ne gibi hoş şeylere gebe olduğuna da ayar; hayatımın kraliçesi mastürbasyona daha önce başlar, pata kütelere kendi katkımı koyardım. Her şey farklı olurdu, orası kesin!
Bir de insanın gözünü başlamadan korkutuyorlar. Aman o dergiler, parlak parlak kâğıtlarda kadınların seks maceraları, vay efendim sonra o testler, siz yatakta hangi hayvansınız, nasıl daha iyi hayvan olursunuz?!.. Orgazm öyle bir şey ki, sanki orgazm olunca yer yerinden sallanacak, yüksek şelalelerden düşülecek, kendini kaybedeceksin; için içinden çıkacak. Esmer yatacaksın sarışın kalkacaksın. Ne olsan, ne yapsan yetmiyor; orgazm oldum diyemiyorsun gönül rahatlığıyla.
Kendi bedenimin bilgisine vakıf olmadığım gibi, olayın asıl bende başlayıp bende bittiğini keşfetmem de azıcık vaktimi aldı. Benim duyacağım hazzı bana karşımdakinin vereceğini sandım uzun süre. Tabii elbette bu böyle ama sen kendini bilirsen! Açıkçası bu işin otomatik bir tarafı olduğunu zannediyordum. Basılması gereken düğmelerime basılacak, ben de o uzak denizlere uçacak, zevklerde yüzecektim. Ben “kendimi bırakırsam” olanlar olacaktı. İşte tam da bu yüzden, “genç adamlarla beraber oluyorum, onlar da bu işi bilmiyorlar, ben de zevk alamıyorum doğru düzgün!” diye akıl yürütmüşlüğüm bile var. Şöyle dileklerim de yok değildi; “işinin ehli bir uzman adamın eline düşsem de yuvarlanıp dursak beraber, hem o doğru düğmeleri de bilir!” Halbuki o kadar bağırıyoruz “Hak verilmez, alınır!” diye. Sen kendi işini kendin görsene önce!
Aradan zaman geçti, olaylar gelişti. Derken bir gün ufacık bir haz kırıntısı geldi kapımı çaldı. Sanki yüz orgazm olmuşum da halim kalmamış gibi bir sigara yaktım, dumanını savurdum; hiç unutmuyorum. Yaşasın! Sonunda olmuştu, demek ki bende bir sorun yoktu. İşte sonrası ilmek ilmek geldi. Öğrendikçe daha hoşuma gitti, hoşuma gittikçe daha çok öğrenmek istedim. Hoşuma gitmeyen şeyleri yapmamaya başladım artık, hoşuma gidermiş gibi de yapmadım. Bu kazanılmış dürüstlük, benim kişisel tarihimin en devrimci dönüm noktalarından biridir. Kendi bedenini ve hazzını özgürleştirmede var olanı ters yüz eden bir şeyler var; çünkü bir an geliyor kendinize sahip çıkıyorsunuz, -mış gibi yapmamaya başlıyorsunuz. Oysa en zor şeylerden biri, istemediğin bir şeyi istemediğini söyleyebilmek. Aman kimse kırılmasın, üzülmesin, kendini istenmemiş hissetmesin diye diye susmak, derdini bir türlü anlatamamak. En sonunda da mutsuz mutsuz yatmak o yatakta. Duyulmamış, sevilememiş hissetmek…
Kendi zevkine sahip çıkan istekli bir kadın olmak da şok etkisi yaratıyor azıcık karşı tarafta; erkek gibisin diyenlerden, kendi başına mastürbasyon yapıp da zevk alabildiğin için kendini gereksiz hissedenlere kadar çeşitli yorumlar yapılabiliyor. Olsun! Ben bu işi çok sevdim arkadaş! Bir arkadaşım bir kadının en çok zevk alacağı yaş otuz altı demişti bir keresinde. Hay allah demiştim, koca ömürde bir sene mi sadece?! Meğersem yanlış anlamışım otuz ile otuz altı yaş arasıymış! İçim ferahladı. Hem ayrıca kim bilir, belki daha bile fazladır!
* İlhami Algör, Albayım Beni Nezahat ile Evlendir, İletişim Yayınları.