N’olacak bu memleketin hali?
İfakatle Fitnat
İ- Fitnat bugün Afitap’la Gözde geldi.
F- Ay ne iyi ettiler.
İ- Hani kahveler Fitnat?
F- Ama kahveleri de hep bana yaptırıyorsun. Hatırım çok birikti valla.
İ- Senin kahvelerin güzel oluyor. Ben evlendiğim zaman Turgut, “”bir kahve yap da içelim,” dedi. Bi düşündüm, mutfağa gittim. Bir kahveye bakıyorum, bir cezveye. Baktı ki ne kahve ne kadın geliyor mutfaktan olmuş kaç saat, kendisi geldi yaptı kahveleri.
A- Seni istemeye geldiklerinde kim yaptı kahveyi?
İ- Kız beni kimse istemeye gelmedi.
F-Evliliğe çok meraklı olduğu için kendi kendine gitmiş.
Gülüşmeler
F- Evlilik yerin dibine batsın: Geçen gün Mahinur geldi de. Nasıl dertliydi, nasıl dertliydi sormayın.
A- Ne olmuş ki?
F- Kızı ikinci evliliğinden de kavga gürültü ayrılmış. Adam bunu çok fena tehdit ediyormuş. Almış çocukları yurt dışına kaçmış.
A- O oğlandan hayır gelmez, dedimdi…
F- Gördüğüm bütün gençlere evlenmeyin diyorum, ama dinlemiyorlar. Bir de üç çocuk doğurdu. İlk adamdan bir, ikinciden iki çocuk.
A- Üçüncü oldu mu onun?
F- Oldu tabi. Adam çok dövüyor diye kaçtı. Bütün eşyaları da adam aldı, götürdü. Çok kötüydü. Evliliğin bokunu çıkardı. Yapan nasıl yapıyor bu işi hakikaten?
G- Puh! Rezillik ya! Domuz herif.
A- Yapamıyor işte. Üçüncüsünü de boşadık, ne diyeceksin.
F- Yaa, duyduk. N’oldu, iyiydiniz?
A- Aman…Dışı seni içi beni. Yaş farkı zor şey.
G- Yaş farkı değil zor olan bence, erkeklerin cinsi bozuk.
İ- Senden küçüktü değil mi? Bülent Beyle ne kadardı ki aranızdaki yaş farkı Afitap?
A- On iki.
F- Fena değilmiş.
İ- Genç alacaksın, eğiteceksin. Sen bilirsin bunları. Bak ben erken başlamadım, hala eğitmeye çalışıyorum, olmuyor.
Gülüşmeler
F- Gözde daha çok genç, o öğrensin İfakat, senle ben tek adamda direndiğimiz için. Neyse, çok şükür boşamayı başardım. Çok mutluyum, hayatımın en güzel günlerini yaşıyorum. Büyük özgürlük…
A- Öyle deme. Evde yine bir nefes olacak en azından.
F- Ay ne nefesi, durmadan emrediyorlar, çalıştırıyorlar insanı.
A- Her adam da bir değil. Benim Sefer biraz öyleydi mesela. Sen bir tane gördün. Zannediyorsun ki hepsi o. Yalnız kalmak iyi değil be kızlar.
G- Benim terapistim birliktelik, evlilik zor ama yalnızlık daha zor diyor. Yalan da değil! Ben de aramaya inandım yemin ederim, bir tane düzgün çıkmıyor karşıma. Biriyle biraz vakit geçir, istediği kadar anarşist olsun, önündeki 20 yıl çorap çekmecesi, gömlek ütüsü kavgası yapacağın yüzünden okunuyor.
F- Bir de çocuklarımız var.
İ- Aman çocuk sana mı kalıyor Allah aşkına? Al işte buldu sevgiliyi gitti.
F- Aman doğru diyorsun. Arkadaşlarımız var, dostlarımız var. Olmadı, yaşlılar evi var. Gideriz be birine.
İ- Daha dur, yaşlılık evi filan. Ayrıca sanki memlekette yaşlılar için iyi bir şeyler var da. Her şey parası olanlar için hemşire.
A- Bilmiyorum ben daha evlilik programlarına filan bakıyorum bazen.
F- Bakıyor musun? Amanın dördüncüye de açık. Pes yahu!
G- Ay onlar çok acıklı ya, evim var maaşım var münasip bir hanıma talibim falan. Hepsi pamuk gibi talipken, onayı alınca başka hikaye.
İ- Yine de olur da insanın canı çekerse ayol!
A- E ne olacak, canım da çekiyor hakikaten. Ne yapacaksın dostlarla olacak şey var, olmayacak şey var.
F- Ay cinselliği öldürüyorsun belli bir yaşta.
A- Niye?
F- Öyle! Ben öldürdüm.
G- Kafan rahat eder Fitnat’cığım, iyi yapmışın. Safi zahmet yani, uğraştığına değmiyor zaten.
A- Onun için huzurevi diye konuşmaya başladın.
F- Ama seninki de cesaret yani. Ya da ben cesur değilim.
A- Cesur olacaksın. Olmadı boşuyorsun.
F- Birinciyi boşayacam diye kaç yıl uğraştım, boşayamadım. Anca boşadım.
A- Aslında düzgün bir adam bulsan var ya…
F- Bir de çok feodal bir taraftan gelince zor oluyor, biliyor musun?
A- Hangisinde yok ki… Mesela Sefer, benim ikinci, görünürde kibar, yumuşak…
Kedi gibi yumuşak, şey yaparım sandım. Çok da düşünemedim yani. Dul kadın olmak zor. İlkinden ayrılmışım, hiç rahat vermediler…
F- Zor mu diyorsun hala dul kadın olmak?
A- Daha gençtim. Şimdi o kadar değil ama o zaman hiç rahat vermediler.
G- Yüksek sesle söylenmeyen bir dünya kural var, en modern arkadaşlıklarda bile, orada patlıyor böyle şeyler. Şimdi de farklı değil yani.
F- Dul kadının eti ağır olur diye bir laf vardır ya. Çok samimi arkadaşların bile kocasını ayartırsın diye… Potansiyel suçlu. Çok acıtıcı bir şey ama di mi?
A- Çok zor. Bir tek İfakat görüştü işte, başka da kimse görüşmedi benle boşandıktan sonra. Üstelik benim gözüm de Gökhan’dan başkasını görmüyordu o zaman. Ne ağladım ne ağladım ben o kaynananın şeyinde. Çocuk var bir yandan, bir yandan mahallede herkes biliyor. Kaynana dedikodu yapıyor. Orospu dedi bana. Orospu tabiatlısın sen dedi. Herkes öyle baktı bana. Mecburen, biraz da baktım Sefer efendi adam, dengeli, gezdirir beni. Aman bir kıskanç çıktı. Hepsinin altından biraz kazıyınca çıkıyor aslında. Gerçi sonra üçüncüyle, Bülent’le de; gözü devamlı dışarıda! Ben gördüm başıma geleni.
F- Özgüven eksikliği şekerim bu kadar kıskançlık? Seven insan kıskanır derler bir de. Bencillik tamamen. Malı gibi görüyorlar.
A- Yok yok, onunki sevgiden falan değil, kıskançlık…
İ- Erkek damarı diye bir şey var, erkeklik diyorlar buna. Sahibi oluyor, kocası filan değil.
A- Gökhan sahibim olsun istedim. İlk evliliğimde. O da sahip olamadı.
F- İlk evliğin nasıl oldu sahi? O daha genç zamanın. Severek, flört ederek mi evlendin?
A- Liseden, bizimki çok büyük aşktı yani.
İ- Gözü görmüyordu, hiçbir şeyi.
A- Biliyor musun, Gökhan’ı gördüm geçende, adamın bakışı değişmiş. Yaşlanmış.
G- Çöksün çöksün, müstehak.
İ- Hadiii. Evlenmiş miydi?
A- O hımbıl Muazzez’le evlendirdi ya annesi onu.
İ- Amaaann. Sen varken de istiyordu. Az bozmaya çalışmadı.
F- Anam dizi film gibi bunun da hayatı.
A- Tabii. Dizi film dediğin nedir ki? İşte bunlar! Zaten o zaman da niyeti vardı. Evlendirdiler, duymuştum zaten. Fakat adam olmuş bir dede; yaşlanmış, çökmüş. Baktım, aman uğruna o kadar deli olduğum adam bu muymuş?
F- Sen çok iyisin valla.
A- Niye iyiyim? “Ben cinselliğimi öldürdüm” peh….
F- Evlilikte bana göre en önemli şey galiba huzur. Sıradan çatışmalar, işte geç gittin de niye geciktin de kavgası, yemeğin tuzunu fazla attın da. Şiddet hep öyle oluyor ya. İnsanı bir sürü şeyden soğutuyor. Evlilikler böyle şeylerden çatır, çatır gidiyor.
A- E doğru ama, bu yaştan sonra çok öyle şey olmaz. Allah kısmet eder de dördüncü olursa…
F- Kapı açık diyorsun
İ- Var mı bi şey?
A- Var aslında da biraz yaşlı. Artık daha yaşıtım olsun beraber gezelim, edelim. Can yoldaşı olsun istiyorum.
F- Haa haklısın tabi… Çok yaşlı da hasta bakıcısı gibi olursun.
G- Ay ne ona ne buna geliyor bu işler, boşa koy dolmasın doluya koy almasın. Hesapla hesapla işin içinden çıkama.
İ- Zor işler ayol, başlarda “patronun kim olduğunu göstereyim şu kadına”, yaparlar. Senin aşktan gözün kör oluyor, adamın da patronluktan. Uyandığın zaman iş işten geçmiş oluyor. Başa dönmek zor, hadiii eşele babam eşele. Çok büyük emek hemşire.
G- Ev içinde görünmeyen emek derken, bunu da hesaba katmak lazım. Kaç erkek arkadaşımı medeni, eli yüzü düzgün hale getirdim diğer kadınlar aldı gitti, kimse de bu odunu ne güzel işlemişsin eline sağlık demedi.
F- Dünyadaki bütün meseleler çözülür, bu evlilik meselesi çözülmez.
İ- Hikaye bitmez ya. Kısmet anlatmıştı, kocayla kavga etmiş, “Sen dünya kadar kadın tanıdın, benim hayatta tanıdığım tek erkek sensin, bakalım iyi misin?” demiş.
A- İşte başkasını görünce iyi oluyor. Gerçi gözün açılınca da o adama hiç tahammülün kalmıyor. Benim ikincide, Sefer’de öyle oldu. Tiksindim adamdan. Hem kıskanç hem tövbe burada da söylenmez ki.
F- Çok da açılmayın yani.
A- Ondan sonra da boşadık adamı. Kıskançlık sebebi de oydu aslında.
G- Hepsine terapi lazım, hırslarından çıldırıyorlar.
F- Boşanma sırasında zorluk çıkardı mı?
A- Yo onun da çocuğu istemiyordu zaten. O yüzden rahat boşandık. Bir de ben bir şey istemedim. Ne mal ne mülk, hiçbir şey.
F- Ha o zaman senden iyisi yok.
A- Aman Allah belanızı versin, yüzünüzü şeytan görsün dedim, çektim gittim kızımın yanına. Damat iyi neyse ki şimdi onlarla oturuyorum.
F- O da zordur ya.
İ- Afitap senin bir görümcenin eltisi vardı. Kadıncağız kaç yıl o adamın ne dayağını yedi de sonradan işe girdi, boşadı adamı.
A- Şeyda’yı diyorsun.
İ- Hah! Çoluğunu çocuğunu da büyüttü. Sonra iyi bir adamcağız çıktı karşısına o çocuklar demez mi bu yaştan sonra neymiş bu koca derdi diye.
A- Bencillik işte. Hiç bakmayacaksın onlara, hiç!
F- İşin ilginç yanı çocuklar babadan ziyade annenin hayatına tahakküm ediyorlar, annenin evlenmesine, başka bir şey yapmasına izin vermek istemiyorlar. Baba yapıyor. Nasılsa erkek. Olan kadına oluyor.
G- Babamızdan öğreniyoruz annemize zulüm edilebileceğini daha büyürken! Onca yıl terapiye gittim hala babama sesim çıkmaz anneme car diye bağırıveririm, için yanar her defasında. Vallahi bat dünya bat.
A- Üçüncüsünde, Bülent’te benimkiler de aynısını yaptı. Oğlan kıyameti kopardı. Kız bile. Kaç gün, kaç ay konuşmadı benle. Yüzümüzü yere baktıracaksın da, bilmem ne de. Ben kaç sene bunları çektim, sırf rahat ettireyim diye ikincisiyle evlendim. O zaman sesleri çıkmadı. Küçüklerdi de. Sonra biraz da ben gün yüzü göreyim dedim, ama kıyameti kopardılar. Hiç aldırmadım. Onları mı dinlicem… Bir tanesi evlenmiş. Öbürü zaten evlenmek üzereydi o sırada. Düğününe gidemedim ben oğlumun ya.
F- Ay yazık!
A- Tabii hiç sorma! Aileyle de taa neden sonra tanıştım.
İ- Hiç düşünmüyorlar bu kadın nasıl yaşar? Kadının hayatı söz konusu olduğu zaman herkes ipotek koyuyor ya.
F- Bu kadın insan mı diye düşünülmüyor, anne diye görüyor.
A- Onun dışına çıkmayacak.
F- Hiç başka erkekle olamaz. Çoluk çocuk için fedakârlık yapar, torun bakar. Şimdi biliyorsun bütün anneler torun bakıyor.
A- O kadar laf söz yedim, şimdi oğlanın… Allah ömür versin tabi çok seviyorum, ama kızı ben büyütüyorum.
İ- Kreş yok memlekette, analar var. Analar gezmesin tozmasın, belli bir yaştan sonra evlenmesin. Kendi hayatı olmasın, torunlara baksın.
A- Dolmasını yapsın otursun evinde.
G- Ay domuz gibi de yeriz dolmaları da dönüp bir de tuzu az şöyle böyle deriz. Yeminle kendimden tiksindim sizi dinleyince.
F- Bizim Süheyla abla derdi hep, dayak biter çocuk bakıcılığı başlar diye. “Emekli oldum, bir oh diyecektim, torunu verdiler kucağıma” derdi.
A- Seviyorsan bakacaksın diyor, bakmazsan çocuğu göstermiyor.
G- Kadınların sınavı bitmiyor mezara kadar ya.
A- Çok benciller. E sen de üzülüyorsun. Şimdi kız ezilmesin diyorsun, aman işinden olmasın çalışsın. E biz çalışmadık da ne oldu. Ben o dükkanı tutabileydim… Ne Sefer’e bakardım ne başkasına. Hiç rahat vermediler. Tuhafiyem vardı. Dakka başı biri geliyor biri gidiyor. Önünden geçiyorlar, gençsin, dulsun çocukların var.
F- Güzel kadınsın Allah için. Su gibi bu yaşta bile gayet güzel. Gelinle nasıl aran?
A- Gelin iyi de, çok şey, donmuş yağ gibi be. Bana çok karıştı ya annem, ben karışmayım dedim. Oğlum onu sevmiş onu istemiş. Mutlu olsunlar. Zaten o sıra oğlanla konuşmuyordum, soran da yok. Sonra arayı düzelttik ama kızda hiç hayat yok. Bilmiyorum oğlan bununla ne yapacak. Gökhan’a dönecek, Gökhan’la Muazzez’in şeyi gibi olacak korkarım. İçi geçmiş.
G- Ya oğlun tabii, yanlış anlama ama bazı erkek de öyle kadın seviyor. Rahat ederim diye düşünüyor pasif karakterlerle.
İ- Geçik meçik olan erkekse akan sular duruyor ama!
F- Eh, erkek evin direği diye öğrettiler bize, öyleydi o zaman.
A- Şimdikiler hiç öyle davranmıyor.
İ- Bir şeymiş gibi davranırsan bir şey sanıyor.
F- E sen de onu bir şey sanıyorsun baştan. Ama sonra bir araya gelince fark ediyorsun çoğu şeyi.
A- On beşimde aşık oldum ben bu Gökhan’a…
F- Çok küçük, çocuk daha ya.
G- Ay amanın ben 17’imde daha kıyafetlerimi toplamayı bilmiyordum.
A- On yedime gelince de evlendim.
İ- Ne anlayacan ne bilecen hakikaten
A- Ama gözümüz başka bir şey mi gördü. E bunun bir de anası bacısı, o bile kendini öyle görüyordu. Aslan gibi adamdı
F- Yakışıklı mıydı?
A- Gökhan çok yakışıklıydı. Aslan gibiydi.
F- E, noldu o aslan sonra?! Bak İfakat’inki nasıl ehlileşti (gülüşmeler)
İ- Kolay mı oldu ehlileştirmek, kim kimi ehlileştirdi bilmiyorum ya… Sabahın beşlerinde kalkıp yemek yapıyordum da aman akşam yemek olmadı denmesin, çoluk çocuğun şeyini anamdan, teyzemden, kız kardeşimden ayarlıyordum ki eksik bir şey hissedilmesin. Yani ben yoksam dama taşı gibi yerime bir sürü kadını koyup böyle sürdüre, sürdüre baktı ki her şeyi bir şekilde beşe bölünüp ona bölünüp yapıyorum sonunda vazgeçeceğim de yok kabul etti gezmelerimi.
A- Kıskanmadı mı peki hiç?
İ- Kadınlarla gezdiğim içindir.
A- Bir de rahatını bozmak istemiyor bundan sonra adamlar. Baksana kalktım beşte yemeğini yaptım adam rahat, ne yapacak kendisini. Kendi kendine yaşayabilir mi yaşayamaz.
F- Erkekler kadınlardan on yıl önce ölüyorlar hala Türkiye’de ve Dünyada. Kadınlar mutlaka erkeklerin yaşına bakıyor istisnaların dışında. Erkekler belirli bir yaştan sonra kendine baktırmak istiyor.
A- Her yaşta istiyorlar.
F- Tabi ona katılıyorum ama yaş ilerledikçe daha bir çubuklarını saklıyorlar.
A- Çubuk mubuk kalmıyor kızım.
Kahkahalar
İ- Benimkinin erkek kardeşinin üçüncü karısı. Zampara mı, zampara. Her seferinde biraz daha genç bir kadınla. Biriyle birlikteyken ötekiyle oldu sürekli. Kadınlar ya kendi yataklarında bastılar adamı ya başkalarından duydular. Çok incindi, kırıldılar. En son artık yarı yaşından küçük bir kızla üniversitedeki öğrencisiyle birlikte oldu. Sonra bir duyduk, kız kendi yaşıtı birine kaçmış, bir de hamile kalmış…
A- İyi olmuş oh iyi olmuş
İ- Duyunca şimdi seninki otuz yaş birden yaşlandı. …
G- Ay kusura bakmayın, hepsi beter olsun, müstehak. Yalnız kalsınlar da anlasınlar ne halt ettiklerini.
F- Valla, iyidir yalnızlık. Hani evde bulunduğun saatler içindeki ise yalnızlık, o çok önemli değil. Ama her an konuşacağın bir dostun, arkadaşın, kardeşin, çoluğun çocuğun olduktan sonra hayatta kendini yalnız hissetmiyorsun.
A- Herkes çekip gidiyor evine, çoluğuna çocuğuna sen kalıyorsun. Yani o biraz zor değil mi?
F- Ama dinleniyorsun be gülüm. Neydi o yıllarca millete hizmet et, yatak aç, yorgan aç. Ertesi gün yorganları yıka, yemek yaparsın beğenmezler, yetmez. Yani başkalarına hizmet etmek için yıllarını veriyorsun. En genç yıllarını… Ay dinlenmek iyi geliyor bana.
G- Nereden baksan sürdürülebilir organize çile kadınlar için!
İ- Başka türlüsü de mümkün. Mesela çok ağır hastalıklar geçirdiğimde kocam baktı bana, inkâr edemem. Aynı evde yaşıyorsun. Hem her beraberlik illaki bir patron, çalışan ilişkisi gibi olmuyor.
F- Tabi. Belki benimkinde o sıkıntı vardı.
İ- Yani bir dostluğu, arkadaşlığı, yoldaşlığı yakaladığın zaman ona eşlik eden şeyler de keyifli zaten.
A- Kız kardeş gibi olmuyor musun aynı evde o kadar zaman ona bak, o sana baksın.
İ- Sadece bakmıyosun ya…(gülüşmeler)
F- Şimdi geç yaşta evlenme, evlenememe meselesi var.
A- Beğenmiyorlar ki.
F- Beğenmemenin ötesinde erkekler… Bizim zamanımızda erkekler doğrudan evlenme teklifiyle gelirlerdi. Mutlaka evlenme merakı vardı erkeklerde.
A- O meraktan değil mecburiyetten yoksa kıza başka türlü nasıl şey yapıcak?
F- Ama onun ötesinde “niyetim ciddi evlenmek bir an önce” şimdiyse erkekler evlenmekten çok korkuyorlar. Çok okuyorlar, hayata atılana kadar işte otuz yaş geçiyor.
A- Evlenip ne yapacak? Kızların hepsi yatıyor kalkıyor. Niye evlensin adam.
F- Kadınlar kötü hissediyo kendini
A- O zaman hemen vermeyecen öyle ilk günden…
F- O işler öyle eskisi gibi değil ama, daha serbest
A- Eee, hem yatıp kalkayım hem de adam beni alsın yok öyle…
F- Nikahtan önce vermiyecen diyorsun.
G- Verdin vermedin, ne fayda. On yıl sürüyor ilişkiler bile artık, evlenmenin yükünü erkekler istemiyor. Sonra “birlikte yaşayalım evlilik ne yeaaaa” diyor erkek, zavallı modern kadınlar da beterin beteri ile tanışıyor: Evliliğin her yükünü çekip zırnık kadar sefasından mahrum, her çalan telefonda hişt pişt erkekler sussun durumları, her anne baba ziyaretinde dedektif gadget gibi evi erkek eşyasından temizleme işleri, bir de devamlı herifin suratını çekme “Bu nasıl modernlik yeaaa”. Ağzını büzücen işte o an adamın, büzemiyorsun.
İ- Bir de mal mülk hikayesi var. Anan babandan bir şeylerin var: Adamla evlenirken “Adam bak malım mülküm var benim, evlilik sözleşmesi yapalım seninle” diyebiliyor muydun?
A- Yoktu ki o zaman evlilik sözleşmesi.
F- Bugün de birçok insan evlilik sözleşmesi yapmadan evleniyor gülüm.
G- Ayol resmen tuzaklarla dolu çünkü o konuşma, hangi kadın cesaret edebiliyor? Modern ilişki ama modern olan öğeler sadece erkeklere yarayanlar. Kadın malını mülkünü korumaya kalksın ne bireyciliği, bencilliği kalır ne bağlılıktan kaçtığı. Adamlar söylemez bile benim mülküm var diye.
İ- Sözleşme bilmem nesi çıktığında desem adama ki sözleşme yap
F- Kafamızı kırarlardı.
A- Siz uğraştınız. Kanun değiştirdiniz. Ne oldu ondan sonra? Medeni Kanun falan, beni bile çağırıp imza attırmıştınız.
F- Medeni Kanun iki bin yılından öncekileri kapsamadı ya, çok zarar verdi. On milyon civarında evli kadına çok zarar verdi. Bizler dahil olamadık o zaman. Şimdi de sözleşme imzalayacaksın.
İ- Şimdi iki çeşit kadın var. Evliliğinde yasanın çıkışından sonra mülk edinildiği için eşit paylaşıma tabi olanlarla bir de eski evli olup yasadan önce mülk edinildiği için yasanın tanımadığı kadınlar var. Biz o kadınlardanız.
A- Onlar ne yapacak?
İ- Onlar Allah deyip başlarına ne gelirse onu yaşıyorlar.
A- İşte adamı niye çekiyor ondan çekiyor.
G- Devlet eliyle atanmış çaresizlik, boyları devrilsin hepsinin.
F- Yani bütün toplum öyle koşullanmış orada karşılarında da erkekler ordusu var.
A- İşte o erkekler ordusunun karşısında bir de kadınlar ordusu olaymış. Kaynanalar falan böyle olmayaydı biz hepsinin hakkından gelirdik.
İ- İyi de anam sence niye böyle kaynanalar ya?
A- Kıskanıyor, kendi istediği gibi olsun istiyor.
F- Kendi yaşamadığını, hep oğulları üzerinden yatırım yaparlar ya hayata, o bana bakacak, gelin hizmetimi yapacak.
A- Tabi canım Muazzez’i almadı da beni aldı diye…
F- Tabi ya daha modern kayınvalideler de var ama büyük çoğunluğu kendi ezilmişliklerinin acısını başka bir kadından çıkarıyorlar. Galiba her şey de böyle değil mi? Ezilen halklar da iş başına gelince başkalarını eziyorlar.
G- Sistem o kadar güzel kurulmuş ki, kaynanalar erkeklerin sırtına vurup savaşa gönderiyor kadınlara karşı. Ne diyorlar polisiye dizilerde, Stockholm sendromu gibi yemin ederim.
A- Bu iş öyle oluyor…
F- Bir de biz bir araya gelemeyince, hakikaten
A- İşte görümce yengeye yapıyor, kaynana geline yapıyor. Sen dulsun benim kocama baktın diye. Kadınlar bir araya gelemedikten sonra… Siz bana ne laf ediyosunuz koca meraklısı diye.
F- Örgütleneceksin o zaman. Yeni gençler de örgüt diyince kaçıyorlar hepsi bir tarafa. Ben kızıma evlenmemeyi telkin ediyorum. Birlikte olabilirsin. Evlenmeden de çocuk sahibi olabilirsin. Çok zor bu toplumda, metropollerde bile. Evliliğe karşıyım kızlar ya.
A- Ondan sonra da kız kalacak dımdızlak kucağında çocukla. Herkes diyecek orospu olmuş.
F- Yok canım o kadar da değil yani.
A- Derler valla o kadar emin olma.
İ- O işler hiç belli de olmuyor aslında. Fitnat, sen o Nergiz’i hatırlarsın, değil mi?
F-Ne oldu Nergiz’e.
İ-Yıllarca Göksel’le yaşadı hatırlarsın ne evlilik ne bilmem ne. Kadın lezbiyendi.
A-Ne asil kadındı.
İ- Çok, çok asil bir kadındı. Ne güzel bir hayatları vardı ama arkadan bir dedikodu, bir dedikodu, bir süre sonra herkes kabullendi.
F- Küçük yerlerde kabulleniyorlar. Lezbiyenliği özellikle. Kimseye giren çıkan yok diye! Ama erkek eşcinsellere falan öyle davranmıyor toplum tabi.
İ- Ama anacığım yeni bir şey değil ki. Onlar otuz küsur yıldır birlikteler.
A- Benim teyzem de vardı öyle, yaşardı. Herkes de bilirdi. Kimse bir şey demezdi. Ama sonra kadın öldü. Bu kaldı tek başına ev kadınındı. Kadının çocukları geldi. Bunu attılar. Bize geldi, babam yok, para falan yok.
F- Kadının çocukları benimsemediler mi?
A- Ona bir şey demediler yaşarken bir şey yoktu fakat öldü, geldi aldılar evi elinden. Ve koydular kapının önüne.
İ- Kız evlenmesin diyorsun ama bak.
F- Benim kızın mesleği var, sigortası var, erkeğe mi muhtaç sanki.
A- Tuzu kuru diyorsun.
F- Okuttuk ettik yani. Okutacağız diye anamız ağladı. Güvencesi var yani o açıdan bir sorun yok.
İ- Hayatım sadece kendi hayatını sürdürme meselesi değil. Onlar otuz küsur yıldır birlikte dişleriyle, tırnaklarıyla bir hayat kurdular. Evin her köşesinde o kadının hem emeği vardı, hem parası vardı.
A- Nergiz kaç yıl örgü ördü sattı pazarda.
İ- Sonra da mülk Göksel’in üzerineydi kim diyecek şimdi bunlar hayat arkadaşıydı diye?
F- Keşke ölmeden önce evi üzerine yapsaydı.
A- Ortak yapacaklardı güya
F- Aslında Türkiye gibi bir ülkede bunları düşünmek ve yapmak lazım. Yani iyiye, olura bırakmamak lazım. Valla insanlar bir anda kötü olabiliyor. Para pul girince…
İ- Kendi göbeğini kendin kesiyorsun bu memlekette.
F- Onun için kadınların güçlü olması gerekiyor. Ekonomik bağımsızlıkları… Yetmez tabii her şey için ama yine de
G- Memlekette ekonomik bağımsızlığın da garantisi yok ki, 15 dakikada işverenin kapının önüne koyuyor. Sadece kadın dayanışmasından değil sendikadan da kaçıyor insanlar. Bir de esnek çalışma saçmalığı çıktı başımıza, istersen melek gibi adam bul evlenip çoluğa çocuğa karışacak zamanın yok.
A- Fitnat, sen maşallah, maşallah ekonomik bağımsızlıklar falan
F- Tabi ben tam bağımsız Fitnat!
A-Tam bağımsız demokratik Fitnat.
G- Fitnat Kurtuluş Ordusu! Yürü be!
İ- Şaka maka, bu işler hakikaten zor. İki kişinin evliliği falan değil. İşin içine zenginsen zenginlik giriyor. Açık kapalılık giriyor. Kendi ailenin hikâyesi giriyor…
F- İki insan yalnız bırakılmıyor. Bir yandan iyi ama böyle negatif yönden olunca da.
A- Kendi hayatın olmuyor ki
F- Doğru kendi hayatın olmuyor. O yüzden böyle çok mutluyum, özgürüm, huzurluyum. Aslında erkek milleti karaktersiz, insana huzur da vermiyor. Diyorum inanmıyorsunuz. Sen boyuna evleniyorsun mesela…
A- Karakteri için mi evlenilir?
Gülüşmeler
F- Bu kadını feminist yapamadık valla bir türlü
İ- Bence en feministimiz o ayol. Baksana!
F- Neyse öbür buluşmamızda dördüncü evliliği de yapmış olursun
A- Amin amin.
F- Düğününe çağırırsın. Kına gecesi yapalım kız şöyle salonda.
İ- Laf ederler ama sonra kıskançlıktan çatır çatır çatlarlar
G- Ay oynamalı otantik bir düğün olsun, kilo vermem de lazım ama önceden haber verin en az beş ay!
A- Gelen başımın üstünde, gelmeyenin canı sağolsun.
F- Yok yok geliriz ayağına sağlık iyi ki geldin.
G- Ay hadi sofrayı kuran kaldırsın. Toplantıya yetişeceğim ben malum esnek çalışma!