Bir Yanım Öbür Yanıma Düşman

Meral Akbaş

Nedir kustuğun?

“bunu kimseye söyleyemiyorumm”

Söylesen eğer, kim anlayacak seni?!


Kasıklarımda mağara gibi büyük bir yara.Doğurmakla öldürmek arasında uzun ince bir ip.

Delirmekle yemek pişirmek arasında kısa kalın bir kalas.

Gidip geliyorum.

Gidip geliyorum.

Her adımda b-i-r-ş-e-y eziyorum.

Şimdi o şeyi üzerine kusacağım.

Şimdi o şeyle gözlerini oyacağım.

Şimdi bak… iyi bak… ben o şey olacağım.

(Mine Söğüt, Deli Kadın Hikâyeleri’nden)

Bu yazı, Mine Söğüt’ün deli kadınlarından birisinin sözleriyle boşuna açılmadı! “Gidip geliyorum / Gidip geliyorum…” dediği kadının, devam etmekle sona erdirmek arasındaki kısa ama kalın mesafeydi. Bir çırpıda katedilecek kadar kısa ve ince: “ÖLÜP GİDİCEM BUNU HİSSEİDORUM”; geçip gitmek istedikçe olunan yere mıhlayan kalınlık ve uzunlukta: “Ölmeyi çok düşündüm, ama korktum. Bazen kurtuluşa yakınmışım gibi geliyor’ evet,yapabilirim. Ben güçlüyüm’.Sonra kendime geliyorum’aptal,kendini kandırma! istemiyorsun bile…” Devam etmek isteyip devam edilemiyorsa eğer, sona da erdirilemiyorsa devam edilen kusarak yaşanıyor galiba… Kusmak, yemek yemek demek… yani devam etmek! Kusmak, yediğini bir an önce kendinden uzaklaştırmak da demek… yani devam etmekte olduğunu bir türlü sineye çekememek!

“saklıyorum”

Nedir sakladığın?

“tam 8 yıl kustum”

8 yıl kustun! Kustun… 8 yıl…

“Bilincli olarak yapiyordum”

Kendindesin ama! Biliyorsun niye kustun; niye yedin… Sahi niye kustun; niye yedin? Biliyorsun! Bir tek sen!

“Kimse bilmiyordu”

Dışta(n) görüneni, başkaları; kustuğunu, hiç kimse! Yalnızca sen!

“bazen kendimden ölmek isteyecek ve kendimi öldürecek kadar nefret ediyorum aslında çoğu zaman böyle düşünüyorum. Bunu denedim fakat geri döndüm”

Niye döndün geri?
“ya yüzümde kilo alırsa? ya artık iyi görünmezsem? diye kaygılanmaya başladım ve o günkü ilk yemeğimden sonra bulantılar başladı ve çıkarttım. Artık hergün bunu yapıyor üstüne üstlük mutluydum sanki bana bahşedilmiş bir hediye gibi geliyordu istediğini yiyip kilo almamak.Bundan bir hafta sonra artık bulantı olmuyor yediklerimi kendi irademle çıkarabiliyordum sadece yemek yerken yanında sıvı birşeyler tüketmem yeterliydi bunu için zorlanmadan 2dk içinde çıkarıp tekrar normal hayatıma geri dönebiliyordum ve halada öyle yapıyorum”

Mutlusun o zaman!
“yedikçe kusmaya başladım kustukca cok yedim yaklasık 10 senedır kusuyorum”
Yedin, kustun… Kustun, yedin… Sonra yine yedin; yine kustun… yine kustun; yine yedin! Mutfakta yedin; banyoda kustun… Kustun banyoda; yedin mutfakta… Kustun, yedin, yedin, kustun, kustun, kustun, kustun, yedin, kustun… Gidip gelmek gibi uzun ince bir ipin üzerinde… ya da kısa kalın bir kalasın üzerinde…

Bir kusma hali olarak bulimia, hep bir yerden bir yere gitmeye, gittikten sonra dönmeye, döndüğün yerden bir an önce kaçmaya, kaçtığına pişman olup gerisingeri sürüklenmeye benziyor sanki: Yemek yemek, yediğini hemen kusmak, kustuktan sonra yine yemek yemek, yine kusmak… yine… Bu gitgeli sürekli halin, yani bulimianın iki ucu var; ipin, kalasın iki ucu: gösterilen ve saklanan… evde/okulda/işyerinde ve banyoda/tuvalette… herkesin gözü önünde az ve kimse yokken çok… herkesle yemek yemek ve hiç kimseyle kusmak… Bir sır var ortada; sırrın sahibinden gayrısının bilemediği ve bir gövde gün geçtikçe kuruyan, sebebini kimsenin bulamadığı…

“iki ruhluyum galıba yada cok ıyı bır oyuncu baskalarının yanında mukemmel kızı oynuyorum kendımleyken hasta kızı”

Kimsenin bilmediği bir sırrın var bu hayatta!

“waktimin çoğu tuvalette geçiyordu..yeme ve kusma nöbetleri..artık tamamen çığırımdan çıkmıştım insanlar bana ölüceksin dediğnde hoşuma gitmeye başlamıştı..kmse benim gibi değildi ve kmse benim gibi olamazdı..hayatımda kendi başıma kmsenin yardımı olmadan yaptıım tek şeydi kilo vermek..ilk zmnlar boğazımı parmaklayarak kusarken bizmn snra kendiliğnden gelmeye başlamasıyla kendime kendimi öwmeye başlamıştım..hala yediklerimi kusuyorum ..hatta şuan bile çıakrtıcam..ama artık zayıflık için değl başka bişi için kustuğumu düşünüorum…hatta kusmadan önce soda fln içiorum içimi resmen boşaltıyorum…benmki artık zayıflıktan çıkmış arkadaşlar …ben yemek değil aslında başka bişi kusuyorum”

Nedir kustuğun?
“bunu kimseye söyleyemiyorumm”

Söylesen eğer, kim anlayacak seni?!
Gerçekten de böyle bir dünyada, “bir kültür varlığı gibi çekip çevril[en], düzenlen[en], sayısız toplumsal statü göstergelerinden biri olarak güdümlen[en]… haz aracı ve prestij sergileyicisi olarak yeniden ele geçirilen” bedenlerin dünyasında bedenini sevmeyenleri, ona şefkat göstermeyenleri, üzerine titremeyenleri ve hatta günbegün onun mahvına ilk elden tanıklık edenleri kim anlayacak?
“başlama nedenim aslında aılemdı.. nedenmı cunku bana ozguven veremedıler.. hep şişman oldugumu ve zayıflamamı soyleyen benı bu yuzden azarlayan kıyafetlerım olmadıgı zaman “kılo ver bana ne” dıyen insanlardı..benı kabullenmedıler. kafalarındakı cocuk resmıne benzetmeye calıstılar.zayıf ınce 5 sınıfta 80 kılo olmayan bır cocuk..“
“Bedeni[ni] en parlak, en mükemmel… nesne olarak dışarıya yönelik olarak oluşturma[nı]” salık verenler vardı… bir de sen: “zayıf ınce 5 sınıfta 80 kılo olmayan bır cocuk”… sen de yedin kustun yedin kustun kustun yedin; değil mi?
“İnsanlar bana baktığında sadece kilo almış mı vermiş mi diye bakıyorlardı. Yüzün çok güzel ama zayıflaman lazım gibi şeyler duyuyordum. Her şey kilom üzerine kuruluydu. Her şey”

Bakarlar… eksiğini, fazlanı görmek için… “mükemmel”den kaçan her şey, göze takılır; dile dolanır…

“aklım hep dıette yiyeceklerde ve ınsanların bana bakıslarındakı hayranlıklarındaydı.. evet vucudum zayıftı evet benı gozlerı ıle alkıslıyorlardı evet muthıs bırseydı ama hemde A M A bu cok buyuk bır yanılgıydı… ve ınsanların hayranlıkları bana degıl vucuduma ıdı bu 2000 lıra verıp alıdıgınız ıphona duyulan hayranlıkla aynı seydır”

Göze görünen o “müthiş” şey, görünürde sen olan, senin olan ve ama başkalarının arzularının sergilendiği o “parlak”, “mükemmel” şey mutlu etmemiş seni… Belli! Ondan mıdır eridiğin?

Bulimik kadınların paylaştıkları deneyimlere bakıldığında belki de en çarpıcı mesele, arzuladıkları kiloya ulaşan kadınların kendilerini durdur(a)mayarak kusmaya devam etmeleridir. Kusmak artık başka bir “şey”dir sanki; “kendinde” bir şey! “Zayıflatma” işlevi son bulmuş kusmuk, hâlâ oradadır; her yerde: Sokakta, torbada, şişede, tuvalette…
“vazgeçebiliyormuyum kusmaktan hayır vazgeçemiyorum çünkü kilo alamak benim için kabus aslında şuanda 52 kiloyum… ben her koşulda heryere kusabiliyorum sokağa bazen torbaya bazen şişeye ve onları saklıyorum tuvalete heryere kusuyorum zorlamadan bile çıkarta biliyorum artık bu için uzmanı oldum diyebilirim… bunu neden bırakamıyorum bilemiyorum…”

O kadın mısın sen, hani şunları söyleyen: “Gidip geliyorum / Gidip geliyorum / Her adımda b-i-r-ş-e-y eziyorum / Şimdi o şeyi üzerine kusacağım / Şimdi o şeyle gözlerini oyacağım / Şimdi bak… iyi bak… ben o şey olacağım”.

“artık bıktım kusmaktan kendımden nefret edıyorum sımdı herkez cok guzel bır kız oldugumu soyluyor ama kımse bılmıyor aılem dısında elımın uzerındekı yaraları yandı dıyorum soran herkeze… onlardan gızlı yıyorum cıkarıyorum ve sonra yıne onlarla bırlıkte yıyorum bazen 4 bazen 2 bugun mesela 2 kere kustum ve saatlerdır acım sabahın olmasını ıstemıyorum hergun yok dıyorum bugun kusmuycam ama bır anda kendımı yemegın basında buluyorum napıcam bılmıyorum cok caresızım yıyorum nasıl olsa kusucamı bıldıgım ıcın daha cok yıyorum”
Güzelsin artık! Öyle diyorlar! Ya görseler yaralarını, ellerindeki yaraları?!! Ama korkma! İçinde kapanmayan, o kocaman yarayı göremez kimse… görmek istemez… sen biliyorsun yaranın yerini… belki kasıklarında o yara ya da çok, daha çok derinlerde… bilmiyorum ben de!

“kusmaktan kendımı alamıyorum”
Kustuğun nedir? Nedir kusarak kurtulduğun? İçine aldığını bu kadar çabuk yok etmen niyedir?

Kusmayı, bulimiklerin yediklerini sindirmeden kendilerinden uzaklaştırarak zayıf kalma istekleriyle açıklamak yeterli değil sanki… Değil mi ki kusmuk, artık ve artakalan? Kusmuk, değersiz… Ve kendinin ilk haline, aslının ne olduğuna dair hiç ipucu vermeyen… Bulimiası olan, yemek yer; ama çok yemek yer. Çok yediğini gizli gizli yer. Yediklerini hemen kusar. Yani kusmuk, gizli olarak çok yapılan bir “şey”in tek kanıtıdır. Belki de bu sebeple, bulimik kadınların çoğu kendilerini “iğrenç” hissettiklerinden, “suçlu” hissettiklerinden bahsederler. Kusmuk, çoğu zaman, sadece onların gördüğü, herkesten gizli işlenen bir “suç”un artığıdır. Gizli işlenen bu “suç”, kadınların bedenini tam da arzulanan sınırlara çeker. Kusarak zayıflayan ve “norm”lara ulaşan beden, norm/kural olanı “suç” işleyerek, norma/kurala karşı gelerek gerçekleştirmektedir. Bu gizlilik, bir tür aldatmadır aslında. Aldatılan, “mükemmel” beden arzusundakilerdir. Hem yiyen ve hem de buna, onca yemeğe rağmen zayıflayan bedenin sahibi niye mutlu olmasındır? Hayır! Kusmuk, değerlidir. Kusmuğun değerini, kusan bilir!

“Igrenc bir seydi”
İğrenç mi?

“Bu igrenc seyleri daha fazla yazmak istemiyorum”

Yaz! “Beyaz mürekkep”inle, “annenin ak sütü”yle yaz!

“şimdi kusmak beni mutlu ediyor bunun bir sorun olduğunu bilsem de durum bu yıllar boyunca yapabilirim“
Kusmak mutlu ediyor seni! Anladım! Hep mutlu musun gerçekten?

“kusmak benim için bir kurtuluş ya da yakın bir arkadaş gibi oldu deliriyor muyum acaba diye düşünüyorum”
Nedir kurtulduğun? Bu nasıl bir arkadaş? Deli misin; sen nesin?

“ben sanki inadina midemi doldurup yine kusuyordum”

İnadına! Neyin inadı bu?

Kendini eritip bitirmenin, elindeki “sermaye”yi gözden düşürmenin ve “pazar”da giderek değersizleşmenin inadı mı bu? Gözaltı morlukları, saç kaybı, elin üstünde ve eklem yerlerinde yıpranma ve yaralar, damar çatlaması, diş çürümesi/erimesi/dökülmesi, dizlerin ve belin yanlarında yağ depolanması… Bulimianın, bedenin en görünür yerlerinde açtığı yaralar bunlar… “Mükemmel” güzellik isteğinin tükendiğinin işaretleri… Hiçbir yemeğin kendine uzun süreli bir yer bulamadığı, bir türlü dolmayan, doldurulamayan o boşluğun izleri…

“mutsuzum daha öncede mutsuzdum”

Hani mutluydun? Şimdi neden mutsuzsun? Neden mutsuzdun?

“Kendime zarar verdiğimi bildiğim halde, daha fazla yaparsam yakında ölücem dediğim halde bırakamıyorum”

Ölmeyi istiyorsun! Bırakıp gitmeyi… Ağzından eksilmiş o dişi kimse farketmedi hâlâ… Yara izlerini görmüyor hiç kimse; değil mi?

“biliyorum sonunda ölüm bekliyo beni,şimdi bu bedeni taşıyabiliyorum… ama ya sonra bu beden hiçbir yere gidemediğinde ölümün adım adım yaklaştığında hissedeceğim o acıyı pişmanlığıda biliyorum…ama elimden bişey gelmiyo belki hayat biraz kendinden soğuttu beni..o yüzden düzelmek istemiyorum,herşeye rağmen hayat güzeldir diyemiyorum,belkide bu yüzden günden güne eriyerek yok olmayı ölmeyi seçiyorum kendime…”

Birden bire, hiç olmamış gibi, hiç yaşamamış gibi… İstemiyorsun bunu!

“Yavaş yavaş intihar etmek bu”

Yavaşlığın, yaralarının görünmesini istemenden mi? Bu kadar hazla kendine “parlak” vücutlar arayanların gözüne gözüne mi yaşıyorsun? İnat dediğin bu mu? Yavaş yavaş intihar etmekliğin, inadından mı?

“çürüyüp gitmek istemiorum”

Gitmek istemiyorsun! Gitme!

“neden yazdım bunları bilmiyorum”

Sahi neden yazdın bunları?

“sanırım içimi dökmek istedim”

Döktüğün içindir; için boş değil demek… Kusmadığın bir şeyler var hâlâ… Ne var içinde? Şimdi o şeyi üzerime/üzerine/üzerlerine kussana! Sokağa, torbaya, şişeye, tuvalete değil de, üzerime/üzerine/üzerlerine…

“sürekli miğdem bulanıyor”

Benim de!

Share Button